10.3 C
Toronto
Thursday, May 9, 2024
Ana Sayfa Blog

Türkiye’de mahsur kalan Kanada vatandaşı Türkler yardım bekliyor

0

Türk Hava Yolları’nın tüm yurt dışı seferlerini iptal etmesinin ardından Türkiye’de mahsur kalan toplum üyeleri Kanada’ya gelebilmenin yolunu arıyorlar.

Posted by Yekta İbrahimoğlu on Wednesday, April 1, 2020

IDEAL FINE FOODS

0

7694 Islington Ave #3, Woodbridge, ON L4L

905 850-7296

Virüslü yaşam ve çipli aşı!

0

COVID-19 virüsü hayatının baharını yaşıyor gibi.  

400 vaka olunca lock down olan yani kapanan Ontario’da hastalığa yakalanan sayısı günlük 2000’lere tırmandı. Toronto ve çevresinde modifiye edilmiş bir kapanma da işe yaramışa benzemiyor. Gerçi 10 kişinin oturabildiği restoranı kapatıp, aynı anda 500 kişinin büyük marketlerde balık istifi alışveriş yapmasının mantığı da pek yok zaten. 

Virüs yorgunları ya da salgını komplo teorileriyle açıklayanlar kurallara da artık uymuyorlar. 

Nasılsa aşılamaya yakında başlanacak ve bu dertten kurtulacağız düşüncesi de hakim olmaya başladı. 

Bir de vurdumduymazlar var.Gündelik hayatından taviz vermeyenler, ev ev misafirliğe gidenler, kahvaltılarda, ikindi çaylarında bir araya gelmeye devam edenler… 

Bu ortamda niye misafir kabul ediyorsunuz diye sorunca, ‘ne yapayım, gelmek istedi, kıramadım’, diye cevap verenler… 

Testi pozitif çıktığı halde hiçbir şey yokmuş gibi davranan, çevresiyle teması kesmeyenler de cabası. 

Böyle olunca, toplum üyeleri arasında virüsü kapanlar hızla artıyor. 

AIDS olduğunu bildiği halde eşine veya herhangi bir başkasına söylememek ve hastalığı bulaştırmak pek çok ülkede kriminal bir suç.

Aynı kuralın Coronavirüs’e yakalandığı halde karantinada kalmayıp diğer insanlara bulaştıranlara uygulanması şart. 

Bir başkasına ölümcül bir virüsü bile bile bulaştıranların silahla insan öldürenden pek farkı yoktur sanırım.

 Öte yandan, pandemiden yorgun düşen dünyanın yardımına aşı yetişmek üzere.  Kanada’da ilk onay verildi ve aşılamaya başlandı. Ancak bu bir takvim çerçevesinde olacak. Bağışıklık için nüfüsun çoğunun aşılanması gerekecek. Bu da en az bir yıla yayılan bir süreç demek. Yani öyle aşı geldi hemen kurtuldum yok. 

Aşıyla birlikte bize çip takacaklar propagandası var ki, aşı karşıtları için bire bir.

Hele Türkiye’de kiminle konuşsam aşı olmam diyor. Niye diye sorunca Yeni Dünya Düzeninden Rothschild ailesine, Bill Gates’ten 5G teknolojisine kadar, akla hayale sığmayan komple teorileri anlatıyorlar. 

Köyde yaşayan, okuma yazma dahi bilmeyen, virüsü kapsa üç güne yolcu olacak 70’in üstündeki akrabam bile çip takacaklar diye aşıya karşıymış.

Bazen gülüp geçiyoruz ama en saçma şeyler bile çok büyük kitlelerce satın alınıyor. Sadece Türkiye’ye has bir durum da değil bu. Kanada’da dahi sistemle barışık olmayanlar buna benzer davranış sergiliyorlar.

Eskiden köyümüzün ebesi hastaları evlerinde ziyaret ederek aşılarını vururdu. Genelde aşılar kalçadan olurdu. Koca iğneyi kadın erkek herkesin kaba etine saplardı ebe. Bu nedenle ebenin iğnesi oldukça meşhurdu ve de korkuturdu. 

Allah’tan COVID-19 aşısı kalçadan yapılmayacak. Öyle olsaydı acaba ne gibi komplo teorileri dolaşıma girecekti merak ediyor insan.

Sanal düşman uydurup savaşmak

Michael Moore’un yazıp yönettiği 1995 yılı yapımı ‘Canadian Bacon’ adlı komedi filminde bir ABD Başkanı’nın düşen popülaritesini arttırmak için kendisine bir düşman bulma gayreti absürt gelişmelerle anlatılır.

Filmin konusu kısaca şöyle: Amerikan ekonomisi pek parlak durumda değildir, dolayısı ile Amerikan Başkanı’nın itibarı da günden güne azalmaktadır. Başkanın yeniden popüler olabilmesi için bir savaşa ihtiyacı vardır. Artık soğuk savaş sona erdiği ve Sovyetler Birliği gibi bir düşmanın kalmadığı gözönüne alınınca uyduruk bir bahane yaratılarak Kanada’ya savaş açmaya karar verilir.

Tabii öncelikle kamuoyu oluşturmak için Kanada ve Kanadalılara karşı büyük bir propaganda kampanyası başlatılır. Medya bu kampanyada aktif çalışır. Sınır kasabası “Niagara Falls”ın şerifi de bu kampanyayı fazlaca ciddiye alarak çevresindekileri örgütleyip Kanada’nın başkenti zannettikleri Toronto’ya sefer düzenleyince işler çığırından çıkar.

Aynı bu filmde yaşananların benzerleri başka ülkelerde de yaşanıyor. Hatta bir tanesinde  yaşanmakla kalmıyor, 10 bin km uzaklıkta bile gösterime giriyor. 

Yanlışı düzeltememek!

     Okul sezonu başladığında Toronto’da William Lyon Mackenzie Collegiate Institute’de okuyan Z. Yılmaz adında bir öğrenciyle alakalı bilgiler benim telefonuma ve email adresime gelmeye başladı.

Evdekiler, ikinci bir hayatım olduğundan ve bir yerlerde başka bir çocuğumun olduğundan şüphelenmediler de değil. 

Okulu arayıp bir yanlışlık olduğunu ve benim Z. Yılmaz isminde o okulda bir çocuğum olmadığını söyledim. Okul sekreteri, çocuğun babasının adının da Hasan Yılmaz olduğunu ve sistemde benim telefon ve emailimin olduğunu söyledi. Sekretere yarım saat benim o Hasan Yılmaz olmadığımı ve Z. Yılmaz adında bir çocuğumun olmadığını ispatlamaya çalıştım. 

Araştırıp geri dönelim dendi, ancak  bir daha hiç aramadılar. Neyse ki bu telefon görüşmesinden sonra okuldan gelen mesajlar kesildi. 

Okuldan artık mesaj gelmiyor ama okulun bağlı olduğu TDSB ve TDSB adına çalışan bazı firmalardan sürekli mesajlar gelmeye devam ediyor. Örneğin, report kartları, özel izin formları gibi…

Arıyorum, email atıyorum ama bir türlü bir sonuç alabilmiş değilim. 

Çocuğun ailesi mi okula benim bilgilerimi verdi, yoksa okul çalışanları internetten yaptıkları arama ile mi benim bilgilerime ulaştılar ve sisteme kızın ailesinin bilgileri diye girdiler öğrenemedim. 

Eğer, Z. Yılmaz ve ailesini tanıyan birileri varsa bu yanlışlığın düzeltilmesi için kendileriyle irtibata geçerlerse iyi olur. Zira, okulun ve TDSB’nin sisteminden benim iletişim bilgilerimi sildirip kendi bilgilerini ekletmeleri gerekiyor.

Rektörlük görevini devredecek

0
Feridun Hamdullahpur Foto: uwaterloo.ca

Waterloo Üniversitesi Rektörü Feridun Hamdullahpur’un 2011 yılından beri yürüttüğü görevinden 1 Temmuz’da ayrılacağı duyuruldu. 

CANADATÜRK

Waterloo Üniversitesi Rektörü Feridun Hamdullahpur görevinden 1 Temmuz 2021 tarihinde ayrılacak. 

2011 yılında Waterlo Üniversitesi’ne rektör olarak atanan Hamdullahpur’un görev süresi 2016 yılında bir beş yıllığına yeniden uzatılmıştı. Hamdullahpur, Üniversite’de rektör olarak 10. yılı tamamladıktan sonra görevi Vivek Goel’e devredecek. 

2011 yılında Waterloo Üniversitesi Rektörü David Johnston’ın Kanada Genel Valisi olarak atanmasıyla bu göreve Rektör Yardımcısı Feridun Hamdullahpur atanmıştı.

Hamdullahpur, 2000 yılından beri çalıştığı Carleton Üniversitesi’ndeki görevinden ayrılarak 2009’da Akademi ve Provost’tan sorumlu rektör yardımcısı olarak Waterloo Üniversitesi’nde göreve başlamıştı.

İstanbul’da doğan Hamdullahpur, İstanbul Teknik Üniversitesi mezunu. Mastırını da bu üniversitede tamamlayan Hamdullahpur, doktorasını tamamlamasına altı ay kala 1981 yılında çalışma izni ile Halifax’taki Nova Scotia Teknik Üniversitesi’ne araştırma mühendisi olarak geldi. Türkiye’ye dönmeyerek kimya mühendisliği alanındaki doktorasını burada bitirdi.

Dalhousie Üniversitesi’nde 1997 ile 2000 yıllarında görev yapan Hamdullahpur, 1993 ile 1997 arasında Nova Scotia Teknik Üniversitesi’nde dekanlık yaptı. Carleton Üniversitesi’nde 9  yıl çalışan Hamdullapur, burada da rektör yardımcılığı yaptı. 

Altı yılda üçüncü ataşe

0
Cihan Yalçınkaya Toronto Din Hizmetleri Ataşesi

Cihat Yalçınkaya yeni Toronto Din Hizmetleri Ataşesi olarak göreve başladı. Önceki ataşe Yakup Sekmen dört yıllık görev süresinin yarısını henüz doldurmuşken bu görevden ayrılmıştı. Sekmen’in gidişiyle ilgili herhangi bir resmi açıklama yapılmış değil. Sekmen, Kanada İstihbarat Teşkilatı CSIS’in yakın takibe aldığı kişilerden birisiydi. 

CANADATÜRK

1990’ların başından beri Kanada’da Türkiye vatandaşlarının açtığı camilere Diyanet’ten din görevlisi ataması yapılıyor. 

Şu anda görev yapan din görevlilerinin bir kısmı kadrolu, bir kısmı ise geçici görevle çalışıyor.

Bu camilerde hizmet eden din görevlileri ve dini hizmetler uzun yıllardır New York Din Hizmetleri Ataşeliği tarafından kontrol ediliyordu. Yani, New York Din Hizmetleri Ataşesi, Kanada’ya Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından atanan din görevlilerin birim amiri konumunda bulunuyordu. 

2014 yılında Toronto Din Hizmetleri Ataşeliği hizmete girdi ve Mahmut Demir ilk ataşe olarak göreve başladı. 

Kanada’da din hizmetleri müşavirliği olmadığı için Toronto Din Hizmetleri Ataşeliği, Kanada geneline hizmet veriyor.

Mississauga’da Diyanet adına bir yer kiralayan Ataşelik, birkaç yıl burada hizmet verdikten sonra Kanada makamlarından izin alınmadığı için gelen uyarı sonucu bu yeri apar topar kapamak zorunda kalmıştı. 

2014 yılında göreve gelen Mahmut Demir’in görev süresi 2018 yılında sona erdi. 

Demir’in yerine Yakup Sekmen atandı. Din hizmetleri ataşeleri dört yıllık bir süreyle görevlendiriliyorlar. Ancak Yakup Sekmen bu süre bitmeden Kanada’dan ayrıldı. Yokluğunda bu makama daha önce Pape Camisi din görevlisi olarak hizmet eden, Türkiye’ye gittikten sonra Kanada’ya geri gelerek Toronto Din Hizmetleri Ataşeliği’nde çalışmaya başlayan Ahmet Hamdi Karahan vekalet etti. 

Yakup Sekmen’in neden dört yıllık görev süresini doldurmadan Kanada’dan ayrıldığı konusunda resmi bir açıklama yok. 

Yakup Sekmen, Kanada İstihbarat Kurumu CSIS’in radarında olanlardan birisiydi. 

Sekmen’in yerine atanan yeni Toronto Din Hizmetleri Ataşesi Cihan Yalçınkaya ise kasım ayında göreve başladı. 

Yalçınkaya, en son AKP Ordu Milletvekili Ergün Taşcı’nın danışmanlığını yapıyordu. 

Bazı camilerde ibadete ara verildi

İkinci dalga COVID-19 salgını nedeniyle alınan yeni tedbirler sonrası Diyanet’in kontrolünde olan bazı camiler Cuma namazına kapatıldı.

Diyanet Canada tarafından yapılan duyuruda, Toronto North York Anadolu İslam Merkezi ve Toronto Mevlana Camisi, Ottawa Kanada Türk Derneği ile Vancouver Kanada Türk Eğitim ve Kültür Derneği Camisi Cuma namazı saatinde kapalı olacak. 

Toronto Pape Camisi, Mississaga Anadolu İslam Merkezi, Montreal Yunus Camisi, Edmonton Türk Derneği Camisi ve Calgary Türk Kültür ve İslam Merkezi ise zaman ayarlaması yaparak faaliyetlerine devam edecek. 

0

İnsanın hayatındaki en önemli olaylardan birisi evlilik. 

Ben hayatı evlenmeden önce ve evlendikten sonra ikiye ayırıyorum. Ayrıca kişinin yaşı ne olursa olsun evlenme yaşını ömrün yarısı olarak görüyorum. 

Kimilerinin kısmeti açık oluyor, sıkıntı ya da ızdırap duymadan kendisini evliler arasında buluyor. Kimileri ise ya kısmetleri kapalı olduğundan ya da başka sebeplerle evliliğe adım atmakta zorlanıyorlar.

Kimileri için evlilik bir dinginlik, sakinleşme, düzenli bir hayata başlangıç olarak sayılıyor. Özellikle de erkekler tarafından.

Bekarlık süresince onlarca kız arkadaşı olan, her türlü haltı yiyen erkek, evlenmek istediğinde beraber olduğu kızlardan hiçbirini kendisine eş olarak görmez.

Hatta kendi hayat ve yaşam tarzına ters bir şekilde, evinin hanımı olacak, mümkünse muhafazakar bir kişiliğe sahip eş arar. Onlara göre kızlar da iki gruba ayrılıyor; gezilecek olanlar ve evlenilecek olanlar.

Yıllar önce İstanbul’da aynı mahallede oturduğumuz Aysun Abla askerliğini yeni bitirmiş oğluna kız bakıyordu. Bu sebeple, “hamarat, inançlı, mümkünse hafız bir kız varsa bana haber verin” diye etrafa haber salmıştı. 

Kendisinin de üç kızı vardı ve hepsi oldukça rahat, açık saçık kızlardı. 

“Aysun Abla niye oğluna hafız kız arıyorsun?” diye sorduğumda: “Oğlumu biliyorsun serserinin teki. Belki hafız bir kızla evlenirse değişir” diye cevap vermişti.

Eee madem öyle hafız kızlar serserileri yola getiriyor, sen neden üç kızını da hafız yetiştirmedin Aysun abla? En azından üç delikanlının yola gelmesine sebep olurlardı!”

Toronto’da evlenme yaşına gelmiş hatta geçiren birçok arkadaşımın da Aysun Abla kafasında olması oldukça şaşırtıcı. Özellikle de erkelerin. 

Kızlar daha çok hayatı doyasıya yaşamak, eğlenmek, gezmek, tozmak peşinde oldukları için pek muahafazakar yapıdaki erkeklerle evlenme taraftarı değiller. “Her nedense erkektir, yaptıkları elinin kiridir” anlayışındalar.  

Ama erkekler, namus konusunda (sadece kendi namusları) oldukça milliyetçiler. Bu yüzden de evlenecekleri kişiyi seçerken muhafazakarlaşıyorlar.

 “Senin çevren geniştir. Tanıdığın helal süt emmiş kız arkadaşın varsa benimle tanıştır. Evlenmek istiyorum” diyen erkek arkadaşlarıma şüpheyle bakıyorum.

Sen kendin helal süt emmiş gibi davranıyor musun? 

Onlarca kız arkadaşın olmuş. Eline erkek eli değmemiş bir kızı hakediyor musun?

Diyelim ki kendine bunu hak gördün. Evlendikten sonra eşini aldatmayacağın ne malum?

Evlenince düzelirim yalanına kendin inanıyor musun?

Kendi adıma evleneceğim kişinin böyle bir kişiliğe sahip olmasını asla istemem. 

Ben temizsem, eş olarak seçeceğim kişi de benim kadar temiz olacak. Evlenince düzelir yalanına asla inanmam. Ne de olsa beşikte giren huy teneşirde ancak çıkar.

Alırken kazanmak!

Çoğu kişi için Kanada’da en fazla yapılan, en güzel yapılan şey alışveriş. İndirimler de alışverişi hem eğlenceli hale getirirken hem de tasarruf yapmamıza imkân sağlıyor. Pandemi bu zevkimize çomak soktu ama yine de alışveriş tutkum devam ediyor. 

Uzunca bir zamandır normal fiyatından pek ürün almıyorum. İndirimler sağolsun. Özellikle mutfak alışverişi için posta kutusuna bırakılan flyerları tek tek inceliyorum. Evime yakın üç tane farklı büyük markette hangi ürünler indirimde ise gidip onları alıyorum.  

Giyecek ya da ev eşyası için de aynı şekilde davranıyorum. Bazen yüzde 70’lere varan indirim yakalamak bile mümkün oluyor.  

Böyle davranan bir tek ben değilim. Çevremdeki hemen hemen herkes benim gibi davranıyor. Birşey anormal indirime girdi mi diğerlerine de haber veriliyor.

Kadınlar arasında bir flyer kültürü oluştu diyebiliriz. Ama işi abartanlarımız da yok değil. İndirimde diye ihtiyacının kat kat fazlasını alanlar mı ararsınız, ihtiyacı olmayan ürünü alanlar mı?

Neyseki ben bu seviyede indirim delisi henüz olmadım. 

0

Yıllar önce K. Maraş’ta yapımı tamamlanan Yimpaş Alışveriş Merkezi’nın açılış törenine bir televizyon kanalına hazırlamış olduğumuz ekonomi programı vesilesiyle özel davetle gitmiştik. K.Maraş’ta havaalanı olmadığı için G.Antep üzerinden seyahat etmiş ve G.Antep’in şehir merkezinde bir otelde konaklamıştık. 

Yimpaş yetkilileri bizi alıp Aslanlıbel adında şehrin hemen dışında bulunan hoş bir restoranta akşam yemeği için götürmüşlerdi. Kenarlarını aslan heykellerinin süslediği koca bir havuzun başında bizler için özel hazırlanmış sofrada Antep’e özgü her şey vardı. Fındık lahmacunu, sıcacık lavaş, içli köfteler, kebaplar, tatlılar derken çok yemekten sofradan kalkamaz hale gelmiştik. Yemek sonrası sohbete daldığımız esnada yan taraftaki masada oturan zat ile garson arasında geçen diyalog dikkatimi çekti. Marul göbeği, uzun bıyığı ve yarıya kadar düğmeleri açık gömleğinden dışarı sarkan uzun siyah kılları ile Anadolu’nun bağrında yetişen bu zat, garsondan diyet kola istedi. Benim aklım onun söylediği diyet kolada, gözlerim oturduğu masanın üzerindeki kat kat dizilmiş lavaşlarda, lahmacunlarda ve kebaplarda idi. Bir müddet sonra garson eli boş geri geldi ve diyet kolalarının kalmadığını söyledi. Ardından da isterse normal kola getirebileceğini belirtti. Bizim zat ne dese beğenirsiniz; “Yok babam kalsın, normal kola kilo yapıy”.

Bazılarımızın helal anlayışı da bu Antepli kardeşimizin diyet anlayışı gibi. 

McDonalds’tan Mandarin’e kadar her türlü restoranda yemek yeriz ve helal haram tartışmayı yapmayız da Türk restoranlarında birden dini bütün kesilir, önümüzde konulan eti kesimhanesine kadar araştırırız. 

Ayrıca içkisini yudumlarken helal etten şaşmayan tiplerimiz de az değil. Bu nedenle olsa gerek, birçok restoranın tabelasında helal yazısı ile likör lisansı olduğunu belirten yazı yan yana duruyor.  

Yanlış anlaşılmasın, helal yiyecek tüketme arzusunu değil, bu konudaki titizliğimizin çarpıklığını eleştiriyorum.

Örneğin, hemen hemen herkesin günde bir defa yolunun düştüğü Tim Hortons’ı sorgulayanımız var mı?

Siz, ham ya da bacon satın almıyor olabilirisiniz belki ama, bu ürünlerle sizin almış olduğunuz ürünlerin bir şekilde karışmadığının garantisini kimse veremez.

Sizden bir önceki müşteriye baconlı sandöviç hazırlayan kişi, aynı tezgahta, bacon tuttuğu eldivenlerle size tost yapılmış krem peynirli bagel hazırlıyor ve yine baconlı sandviçi kestiği bıçakla sizin bagelınızı kesiyor. 

Tim Hortons’ın kendi web sitesinde yer alan bilgiye göre, donut, timbit, muffin, tea biscuit, cookie ve bagelların içinde hayvansal yağ ya da ürünler kullanılmıyor. Ancak bu hepsinin temiz olduğu anlamına gelmiyor. S’mares Donut’ta hayvansal yağ, ham & cheese’li tea biscuit ise domuz eti barındırıyor.  

Çorbaların bazılarında domuz ve ürünleri var. 

Ayrıca, bacon ve domuz sosisi konulan sandviçler ile yoğurtlu içecekler mevcut. 

Kahvaltısını BLT sandviç ile yapan Müslüman gençler görüyorum. Birisine BLT’nin anlamını sordum, bilmiyorum, dedi. Söyleyeyim: B bacon, L lettuce, T tomato demek. 

Türkiye’den 10 TL’lik hassasiyet ile bitirelim. 

Türkiye’nin bir ilçesinde bulunan bir özel hastanede birisi kadın, diğeri erkek olmak üzere iki doktor görev yapmaktadır. Hastaneye gelen kadın hastaların yüzde 90’ı özellikle dinî hassasiyetlerden dolayı kadın doktoru tercih eder. 

Hastane yönetimi kadın doktorun üzerine fazla yük bindiğinden çözüm arayışına girer. Çare olarak da hastaların ödediği katkı payında ufak bir oynama yaparlar. Yeni düzenleme ile erkek doktorun baktığı hastalardan 50 TL, kadın doktorun baktığı hastalardan 10 TL fazla yani 60 TL alınmaya başlanır. Kısa bir süre sonra bu sefer oranlar tamamen değişir ve erkek doktorun baktığı hasta oranı yüzde 90’a çıkar. 

Kısacası aradaki 10 TL fark için dinî hassasiyet hemen ortadan kalkar. 

Halk, üç beş kuruş için dinî hassasiyeti bile rafa kaldırdığına göre başka nelerden fedakârlık (!) ettiğini tahmin etmek zor olmasa gerek… 

İşler böyle yürüyor!

Kanada’da bir şey yapılacaksa danışmanlık şirketlerine iyice danışmak kanundandır. Hatta bir değil mümkünse birkaç danışmanlık şirketinden görüş almak ve bütün ince ayrıntıları raporlaştırmak gerek.

Aslında sorun da biraz burda yatıyor. Bir iş yapılmaya karar verilince yüz kişiden oluşan bir kadro 99 milyon dolar bütçeyle işin teorisini çizer, geri kalan 1 milyon dolarla 10 kişi o işi pratiğe dökmeye çalışır. O 10 kişiden de sadece birisi aktif olarak çalışır, geri kalan 9 kişi ise çalışan o bir kişiyi izler.  

Bu işin en iyi açıklamasını meşhur atasözü iyi yapar:  ‘Too many chiefs, not enough Indians’. 

Çok yakar!

Türkiye’den diyaloglar….

– Ayarını kıs kombinin doğalgaz çok yakar.

– Ne kadar yakar?

– Bilmem, hiç çok yakmadım. Hep kısık tutuyoruz. Üşüyoruz ama olsun.

***

– Yurt dışını sakın arama telefon çok yazar

– Ne kadar yakar?

– Bilmem, hiç yurt dışını aramadım ki.

***

– Öyle olur mu o iş, sonra el alem ne der?

– Ne der?

– Bilmem, der bir şey işte.

0

Beklentilerin aksine, Kanada emlak piyasası pandemiye rağmen 2020 yılında fiyat bazında yüzde 17 artış gösterdi. Oysa, Kanada İpotek ve Konut Derneği’nin (Canada Mortgage and Housing Corporation – CMHC) 2020 yılı öngörüsü, fiyatların yüzde 9 ila yüzde 18 aralığında daralacağı yönündeydi. Kanada Emlakçılar Birliği (Canada Real Estate Association – CREA) raporuna göre, konut satış adedi bazında da artış olanca hızıyla devam etmektedir. Ekim ayında, bir önceki aya göre 14 bin adet fazladan satış gerçekleşerek, 2020 yılının ilk 10 ayında toplam konut satış adedi 460 bini geçmiştir. 

Emlak piyasasında, özellikle konut piyasasındaki talebi ve satışların büyük çoğunluğunun mortgage ile gerçekleştiği dikkate alınarak, yazımızda moortgage kredisi kullanırken, detaya inmeden, dikkat edilmesi gereken ana konulara dokunacağız. 

Öncelikle ev almaya karar verirken finansal durumunuzu masaya yatırmanız ve analiz etmeniz en önemli mihenk taşını oluşturmaktadır. Heyecanla konut sahibi olma sürecine başlarken, belli bir süre sonra maddi sorunlar yaşamamak için rasyonel hareket edinilmelidir. 

Mevcut finansal durumumuzu analiz ederken, genel kabul görmüş iki ana kuralı model olarak dikkate alabiliriz: 

Birincisi, yıllık toplam ev giderimiz (mortgage ödemesi, evin genel bakım, evle alakalı vergiler etc.), yıllık toplam brüt gelirimizin yüzde 32’sini geçmemelidir. Bazı durumlarda bu oranın yüzde 35 seviyesine kadar çekildiği görülmekle birlikte, temel rasyonumuz yüzde 32 olması daha gerçekçi olacaktır. 

İkinci bir gösterge ise, yıllık toplam giderimizin (mortgage, krediler, vergiler, evin bakımı, faturaler etc.) yıllık toplam brüt gelirimizin yüzde 42’sini aşmamasıdır. 

Mevcut finansal durumumuz bu kriterleri karşılıyor ise, sürecin ikinci aşamasına geçebiliriz. 

Mortgage kredilerinde yüzde 100 finansman mümkün olmadığı icin, almayı düşündüğümüz emlak tutarının belli bir kısmını peşin (ön ödeme) olarak, şahsi birikimimizden yapmamız gerekmektedir. Burada da değişik seçenekler mevcuttur ancak unutulmaması gereken konu, ne kadar fazla tutarda ön ödeme yaparsak, o kadar az borçlanmış, daha az faiz ödemiş olur ve taksit ödeme tutarımız da bir o kadar az olur. Ön ödeme üç farklı şekilde olabilir:

– Alınacak konutun değeri 500 bin dolardan az ise, konutun değerinin en az yüzde 5’i kadar ön ödeme yapılması gerekmektedir. Ancak, bu durumda mortgage kredi sigortası zorunluluktur ve prim oranı ise sigortaya konu tutarın yüzde 4’ü olacaktır. 

– Alınacak konutun değeri 500 bin dolardan fazla ise, ilk 500 bin dolar için yüzde 5, kalan bakiye için ise yüzde 10 ön ödeme yapılmalıdır. Bu durumda ise mortgage sigorta prim oranı yüzde 3.10 olacaktır. 

Alınacak konutun değeri 1 milyon üzeri ise, en az yüzde 20 ön ödeme yapılması zaruridir. Yüzde 20 ön ödeme yapılması durumunda, konutun fiyatından bağımsız olarak, mortgage kredi sigortası zorunluluk olmaktan çıkmaktadır. 

Tüm bu aşamalardan sonra, mortgage kredi geri ödemelerinin nasıl yapılacağı, gelirinizin elde edilme süresine paralel olarak düzenlenebilir. Ödemeler haftalık, iki haftada bir (bi-weekly) veya aylık olarak eşit taksitlerde veya artan/azalan oranlı taksitlerle yapılabilir. Diğer kredilerde olduğu gibi, mortgage kredi fiyatlamalarında da farklı faiz oranları, değişik seçenekler olarak sunulmaktadır. 

Sabit faiz oranı: Kredi süresince faiz oranı sabit olarak devam edecektir. Piyasanın dalgalanmalarından korunmuş olmakla birlikte, bu tür fiyatlamalarda, kredi kullandırım anındaki faiz oranı, ortalama piyasa faiz oranınından yüksek olmaktadır. 

Değişken faiz oranı: Piyasa şartlarına göre, anlaşmada belirtilen süreler dikkate alınarak (3 ayda, 6 ayda veya yılda bir), faiz oranı yenilenmektedir. Kredi kullanan açısından piyasadaki dalgalanmalar, olumlu ve/veya olumsuz olarak yansımaktadır. 

Son olarak, giderlerimizi hesaplarken, mortgage kredi kullanımının ilk aşamasında karşımıza çıkacak, aşağıda belirtilen masraflar için de hazırlıklı olmalı ve bütçemizi bu olası giderlere göre ayarlamalıyız. Bunlar:

-Ön ödeme

-Konutun ekspertis ve   değerlendirme ücreti 

-Sigorta ödemeleri

-Tapu kayıt ücreti

-Noter ve diğer resmi giderler 

-Aracı komisyonu ve avukat giderleri

-Yeni evin tamiratı ve taşınma giderleri. 

0

Kanada’ya ilk geldiğimde, sokaklarda, metroda ya da otobüslerde kendi kendine konuşan, ruh sağlığı bozuk ya da akli dengesini yitirmiş insanlar dikkatimi çekmişti.

Türkiye’de belki de hiçbirimizin karşılaşmadığı bir manzara bu. En azından bu kadar çoğunu bir arada görmemiştik, görsek bile ilgimizi çekmemişti. 

Kanada’da en fazla dikkatimi çeken bir başka şey ise “children with special needs” yani özel eğitime muhtaç çocukların sayısındaki fazlalık.

Çoğu okulda bu çocuklar için ayrı sınıflar oluşturulmuş ya da sadece bu çocuklara yönelik okullar var.

Kanada İstatistik Enstitüsü verilerine göre; 38 milyonluk Kanada’da 18 yaş altı yaklaşık 10 milyon kişi var ve bu kişilerin yaklaşık 700 bini özel eğitime muhtaç. Yani her 13 genç ve çocuktan birisi işitme, duyma ve görme bozukluğundan otizme, down sendromundan hiperaktiviteye kadar değişik özel durumlara ya da hastalıklara sahip.

Dünya Sağlık Örgütü rakamlarına göre dünya genelinde 1-18 yaş grubunun yüzde 10 ila 14’ü özel eğitime muhtaç.

Az gelişmiş ülkelerde çocuklarda bu tür hastalıkların yaygın olması anlaşılabilir ancak Kanada’da rakamın oldukça yüksek olması dikkat çekici. İşin garip tarihi istatistiki bilgilere bir şekilde ulaşma imkanı var ama nedenleri konusunda tatmin edici bir cevap bulmak zor.

Eşeği olurum!

Kanada’ya çok küçük yaşta geldiği için Türkçe konuşmakta zorluk çeken bir Türk, eşiyle birlikte arkadaşlarının düzenlemiş olduğu bir partiye katılır. Yanına yaklaşan bir tanıdık sorar:

-Afedersiniz, yanınızdaki hanımefendi neyiniz oluyor?

-Benim eşeğim olur. 

Bu cevap karşısında bir anda

yüzü kızaran kadın söze girer:

-Ben onun eşi olurum.

11 yıldır haber yok

0

Aradan 11 yıl geçmesine rağmen 2009 yılında kaybolan Hatice Çorbacıoğlu’ndan hâlâ haber yok

CANADATÜRK

Toronto’da yaşayan Hatice Çorbacıoğlu, 15 Haziran 2009’da evlilik hazırlıkları yapmak için erkek arkadaşı Rıza Coşa’nın yaşadığı New York’a gitti, ancak sonrasında kendisinden bir daha haber alınamadı.

Rıza Coşa ise Hatice Çorbacıoğlu’nın kaybolmasından bir süre sonra ani bir kararla uzunca bir süredir yaşadığı ABD’den Türkiye’ye geri döndü.

ABD’de evli olduğu anlaşılan Coşa’nın Türkiye’ye dönmeden önce eşi Winsome Angela Perez’i öldürdüğü ve cesedini kaynakçı olarak çalıştığı fabrikanın arsası içinde bulunan bir konteynerin arkasına gizlediği ortaya çıktı.

Hem eşinin öldürülmesi hem de Hatice Çorbacıoğlu’nun kaybolmasından sorumlu tutulan Rıza Coşa, 19 Mayıs 2010’da Sivas’ta inşaat halindeki bir binanın dokuzuncu katından atlayarak intihar etti. Böylece, bugüne kadar Hatice Çorbacıoğlu’na ne olduğu sorusunun cevabı bulunamadı.

Hatice Çorbacıoğlu Toronto’daki evinden Rıza Coşa ile evlenmek için kendi kullandığı otomobille New York’a gitmiş ve bir daha da kendisinden haber alınamamıştı. Coşa’nın evli olduğunu gizleyerek Hatice Çorbacıoğlu’na evlilik sözü verdiği öne sürülüyor. İkilinin Türkiye’ye gitmek için elçilikten pasaportlarını yenilettikleri ve uçak bileti aldıkları belirlenmiş ancak kayıtlara göre Rıza Coşa 30 Temmuz’da tek başına Türkiye’ye giriş yapmıştı. Türkiye’ye gitmeden önce Coşa’nın ABD’de on yıl kaçak yaşadığı belirtiliyor.

Hatice Çorbacıoğlu’nun Toyota marka otomobili ise JFK Hava Limanı’nda bulunmuştu.

11 yıldır haber alınamayan Hatice Çorbacıoğlu, kaybolduğu günden beri telefonunu hiç kullanmamış, herhangi bir banka işlemi de yapmamış.

Ailesi, Hatice’nin bulunması yönünde ümitlerini çoktan tüketmiş durumda. 

Hatice Çorbacıoğlu kaybolduğunda 32 yaşındaydı. Daha önce iki defa evlenip boşanan Hatice Çorbacıoğlu, Hatice Donak ve Hatice Çakır olarak da biliniyor. 

0

Bir önceki sayıdaki yazımdan sonra, sizlerden gelen sorulara cevap olarak bu yazımı şekillendirdim.

Kendimizi kalp kırıklarından nasıl koruyabiliriz ve bu konuda ne yapabiliriz, soruları en çok gelen sorular arasındaydı. 

Önceki yazımda bahsettiğim gibi, stresten korunmak için kendimize ait bir koruma kalkanı oluşturmamız en güzel çözümdür. Bunun için bazı sorulara gelin birlikte cevap arayalım.

Kendi kişisel alanımızın sınırlarını biliyor muyuz?

Bu soruyu cevaplayabilmek için ilk adım olarak, kendimize kişisel alan belirlemesi yapmamız gerekir. Kişisel alan sınırlarımız içerisinde; kendimize ait özel zamanlar, özel mekanlar, birlikte olmayı önemsediğimiz özel insanlar ve aynı zamanda da evimiz ve ailemize ait özel bilgiler yer alabilir. Bu alanlardaki mevcut bilgiler bizim için kıymetli ve değerli şeylerdir. Bizi biz yapan değerlerdir aslında. Bu alan belirlemesi kendimizi ve sınırlarımızı tanımamız açısından da önem taşır.

İlişkilerimizde kim ile ne kadar paylaşımda bulunmalıyız?

Kişisel sınırlarımız içerisinde sahip olduğumuz bilgiler, fikirler, duygular ve hislerimizin istediğimiz kısmını ve istediğimiz kadarını insanların bilmesine izin verme hakkına sahibiz. Paylaştığımız şeyleri, sonrasında bizi üzecek şekillerde bize sunan insanlarla, ilişkimizi sınırlandırma ya da bitirme konusunda yetki yine bizim elimizde bulunmaktadır. 

Bizde ters stres oluşturan ortamlardan uzak kalmayı başarabilir miyiz?

Hepimizin zorunlu olarak katılması ve bulunması gereken bazı ortamlar mevcut: Aile ortamı, iş yerlerimiz, arkadaş ortamlarımız, alışveriş mekanları ve diğer sosyal ortamlar bunlardan bazıları. Bu ortamların herhangi birinde iletişim kurmakta zorlandığımız birileri varsa ve hatta tartışmalar meydana gelebiyorsa, böylelikle stres oranımızı yükselten bir durum oluşuyorsa, mümkünse oradan uzak durmaya çalışarak kendinizi koruyabilirsiniz. Bu konuda şöyle bir soru gelebilir aklımıza; peki bu ortamlar aile yada iş ortamımız gibi mecburi bulunmamız gereken yerlerse ne yapmalıyız?

Aile ortamındaki stresi azaltmak için yapabileceğimiz en faydalı çözümlerden birisi ilişkilerimizi gözden geçirip mümkünse tekrar yapılandırmak. Şayet mevcut sorunları çözemiyorsak bir uzmandan yardım almak ilişkilerimize fayda sağlayacaktır. 

İş yerlerimiz de ise, kişisel haklarımıza bir saldırı varsa, bu durum bizi rahatsız ediyorsa ve bireysel girişimlerimiz işe yaramadıysa, yaşananları yöneticilerle paylaşarak bu ortamı düzenleme ve daha az stresli hale getirilmesi konusunda yardım alabiliriz.

Karşılaştığımız zaman kendimizi baskı ve stres altında hissettigimiz insanlara karşı ne yapabiliriz?

Kimsenin uzerimizde bir baskı ya da stres oluşturmasını istemeyiz. İlişkilerimizdeki sınırlar, bizim zihnimizde ve kalbimizde izin verdiğimiz kadarıyla genişler. Hayatımızda oldukça geniş alan tanıdığımız bir insanla bu durumu yaşıyorsak, ilişkimizde oluşan hak ve sınır ihlallerini değerlendirerek yeniden bir şekillendirme yapabiliriz.

Bütün bu sorulara cevap ararken aynı zamanda nasıl daha mutlu olabileceğiniz konusunda da fikirler edinmiş olabilirsiniz. Ortaya çıkan cevapları lütfen önemseyerek önümüzdeki yıl planlarınız içine koymayı unutmayın. 

Sizlere şimdiden, ‘huzur ve mutluluk dolu, az stresli bir sene diliyorum. 2021 yılı hepimiz için, kendimize mutlu anlar oluşturabileceğimiz fırsatlarla dolu bir yıl olsun. İyi seneler.

Toronto
clear sky
9.1 ° C
10.7 °
6.9 °
87 %
2.6kmh
0 %
Thu
16 °
Fri
14 °
Sat
13 °
Sun
17 °
Mon
15 °