19 C
Toronto
Sunday, May 19, 2024
Ana Sayfa Blog Sayfa 3

Ambargonun ambargosu

0
Burlington'da bulunan L3Harris Wescam'in ürettiği kamera sistemleri Türkiye tarafından drone olarak bilinen insansız hava araçlarında kullanılıyor.

Kanada teknolojisiyle üretilen Türkiye yapımı insansız hava araçlarının Dağlık Karabağ bölgesindeki çatışmalarda kullanıldığı ve sivillerin ölümüne neden olduğu iddiaları üzerine Kanada tarafından satış izinleri yeniden askıya alındı. 

CANADATÜRK

Dağlık Karabağ’daki askeri çatışmalarda Kanada teknolojisinin kullanıldığına dair iddialar gündeme getirilince Kanada tarafı iddiaları araştırdığını kamuyonuna açıklamıştı.

Kanada Dışişleri Bakanı François-Philippe Champagne de ilgili askeri malzeme ihracat izinlerinin askıya alındığını duyurdu. 

Kanada’nın güçlü ihracat kontrol rejimine uygun olarak, devam eden çatışmalardan ötürü durumun daha ayrıntılı değerlendirilmesine olanak tanımak amacıyla Türkiye’ye yönelik ilgili ihracat izinlerini askıya aldığını söyleyen Champagne, Kanada’nın Dağlık Karabağ’da sivil yerleşim yerlerinin bombalanması ve sivil kayıplardan endişe ettiğini kaydederek barışçıl görüşmeler yoluyla durumun istikrara kavuşturulması için derhal önlem alınmasını istedi.

Kanada, 2019’da Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine yönelik askeri harekatı gerekçe göstererek Türkiye’ye yönelik yeni askeri ürünler ve teknolojileri ihracat izinlerinin verilmesini geçici olarak durdurmuş, daha sonra bu yasağı kalıcı hale getirmişti. Son olarak bu yıl 16 Nisan’da çeşitli koşullara bağlı olarak bazı askeri ürünler için ihracat izni verilebileceği duyurulmuştu.

Bu gelişme üzerine Türkiye tarafı en üst düzeyde Kanada yetkilileriyle görüşmeler yapmış, bunun neticesinde WESCAM kamera sistemleri için ihracat izni çıkmıştı.

Burlington’da bulunan L3Harris WESCAM adlı firma tarafından geliştirilen elektro-optik (EO) ve kızılötesi (IR) kamera sistemleri Baykar tarafından üretilen Bayraktar TB2 (SİHA) ve TUSAŞ’a ait ANKA insansız hava araçlarında (İHA) kullanılıyor. 

Kanada teknonolisi kullanılarak Türkiye’de üretilen ve Türkiye tarafından Azerbaycan’a satılan insansız hava araçlarının Dağlık Karabağ’daki çatışmalarda kullanıldığı iddiası sonrası Kanada Ermeni Diasporası ve çeşitli sivil toplum kuruluşları Türkiye ihracat izinlerini tartışmaya açmış ve Kanada Hükümeti üzerinde baskı kurmuşlardı.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada ise Kanada’nın Azerbaycan’ın 30 senedir Ermenistan işgali altındaki topraklarını kurtarmak için verdiği haklı mücadeleyi gerekçe göstererek, bazı askeri ürünlerin ülkemize ihraç izinlerinin askıya alındığına ilişkin açıklaması bu ülkenin çifte standartlı yaklaşımının göstergesidir, denildi. 

0

2012 yılında Türk Standartları Enstitüsü (TSE) Başkanı Hulisi Şentürk’ün katılımıyla TSE Kanada çözüm ortaklığı ofisi açılmış, çözüm ortağı ise Brampton’da yerleşik Yunus Services Inc adındaki bir firma olarak duyurulmuştu. 

Açılışa dönemin Toronto Başkonsolosu Ali Rıza Güney ile Toronto Ticaret Ataşesi Mehmet Tan da katılmıştı. 

Aynı gün Hulisi Şentürk, Kanada Türk Ticaret Odası’nın düzenlediği toplantıya katılmış ve TSE Kanada ofisi ile ilgili iş dünyasına bilgilendirme yapmıştı. 

Ancak, TSE Kanada Ofisi’nin açılışıyla ilgili dikkatimizi çeken bazı gariplikler vardı. Bu gariplikleri yine bu köşeden ‘TSE’deki kalite problemi’ başlığıyla açılıştan bir süre sonra ele alıp şöyle demiştik:  

‘Türk Standartları Enstitüsü (TSE)’nün Kanada’da çözüm ortaklığı ofisi açtığını daha önce duyurmuştuk.

Açılış için TSE Başkanı Hulisi Şentürk ve beraberindeki heyet Toronto’ya gelmiş ve Toronto’daki resmi görevlilerle birlikte ofisin açılışını gerçekleştirmişlerdi. 

TSE Başkanı, aynı gün akşamı Kanada Türk Ticaret Odası’nın düzenlediği toplantıya katılmış ve iş dünyasını bu ofisin varlığından haberdar etmişti. Ancak, çözüm ortaklığı ofisinden yetkililerin bu toplantıda olmaması dikkatleri çekmişti. 

Ayrıca, çözüm ortağı nasıl bulunmuş, hangi kriterlere göre değerlendirme yapılmış bilgi alamadık. Böyle önemli bir olay için basına neden haber verilmediği de ayrı bir soru işareti. 

Merak ettiklerimizi öğrenebilmek için toplantı sonrası başkandan röportaj talep etmiş, bir sonraki gün görüşmek üzere sözleşmiştik. Ancak verilen söz tutulmamış, nezaketen de olsa görüşmenin olamayacağı tarafımıza bildirilmemişti. 

Çözüm ortaklığı ofisi haberi gazetemizde yer aldıktan sonra, TSE’nin Kanada’daki hizmetleri hakkında, özellikle de helâl gıda konusunda bilgi almak isteyen okuyucularımız oldu. Halkı daha iyi bilgilendirmek amacıyla çözüm ortaklığı ofisi ile görüşmek istedik ve bu isteğimizi yazılı olarak kendilerine bildirdik. Bir cevap alamayınca telefon açtık ve cevap veren olmadığından telesekretere mesaj bıraktık. Ancak aradan uzunca bir süre geçmesine rağmen geri dönen olmadı. 

TSE’nin başta kendi başkanı olmak üzere, çalışanlarını ve çözüm ortaklarını da kalite testinden geçirmesi gerekiyor anlaşılan. Ortada bir kalite problemi var ve bu açıkca kendini gösteriyor.’

TSE Kanada Ofisi’nin açılışının üzerinden sekiz yıl geçti. Bidiğimiz kadarıyla bu ofis hiçbir zaman faaliyet göstermedi. Resmi olarak açılan, gerçekte ise hiç açılmayan bir ofis durumu var. 

Resmi internet sitesinde TSE’nin şu anda sadece Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, KKTC ve Suudi Arabistan’da temsilcilikleri olduğu belirtiliyor. Halbuki 2013 yılında TSE’nin 27 ülkede 39 yurtdışı ofisi bulunduğu söyleniyordu. 2014 yılı hedefi ise 50 ülkede ofis açılması yönündeydi. 

TSE’de kesin standart dışı bir şeyler oldu ama ne oldu? 

Ortak özelliklerimiz!

   Türkiye’deyken çalıştığım televizyon kanalında yönetimce yapılan duyurular yazılı olarak haber merkezinin çeşitli yerlerindeki panolara asılırdı. Çalışanlar da Haber Dairesi Başkanı’nın sekreterine giderek okudukları duyuruları bir de sözlü olarak teyit ettirmek isterlerdi. Sonrasında ünlü bir senarist olan zamanın sekreteri arkadaş bu durumu, “Bizler, gördüğüne değil duyduğuna inanan milletiz”, şeklinde tanımlardı.

Gerçekten de öyle, değil mi?

– Bu sayı ne var haberlerde?

– Buyrun okuyun; en son gazete.

– Manşette ne var?

– Yazıyor orada.

– Hayırdır ne olmuş böyle, anlatsana? 

– Haberde tüm detaylar var.

– (Bir müddet sonra) Bu haber gerçek mi?

-Haberde ne deniyorsa o.

Bu şekilde diyalogları tekrar tekrar yaşıyoruz.

Vaktimiz haberleri sesli olarak insanlara okumakla geçiyor. Okuduktan sonra bir de kritik faslı var.

Millet olarak bir başka özelliğimiz de uyanık geçiniyor olmamız. Ancak uyanıklığı sadece dürüstlere karşı yapıyoruz, sahtekârlara karşı ise oldukça cömertiz.

Bir kaç yıl önce birisi, ucuz sigorta bulduğunu ve sigorta yapan kişinin güvenilir olup olmadığını sormak için bizi aramış, kendisine “Bu işte bir sahtekârlık seziyoruz. Sakın almayın”, cevabını vermiştik.

Aynı kişi bu konuşmadan kısa bir süre sonra arayıp, “Ben sigortayı aldım ama sahte çıktı. Ne yapmalıyım”, deyivermişti. İnsanın basiretinin bağlanması tam da bu olsa gerek. 

Bir zamanlar Avrupa’da yüksek kâr payı adı altında para toplayan holdinglere kucak açmış çok sayıda camisi de olan bir kuruluşun başındaki kişiye, insanların dolandırılmasında sizin de payınız var mı diye sorduğumda, “Tamahkârlarla sahtekârlar buluşmuş”, demişti.

İşin özeti bu… 

Köhne bir şehir

Her an çökecekmiş gibi duran köhnemiş yapılar, bitişik nizam binalar, patates tarlasına dönmüş yollar. Paslanmış tek şeritli demir yığını uzun köprüler. Trafik tam bir keşmekeş. Zaman zaman İstanbul trafiğine rahmet okutan cinsten. Hem sürücülerin, hem de yayaların kural falan taktığı yok. 

Her yönüyle New York Brooklyn’in kopyası bir şehir. 

Toronto’daki ekonomik canlılığın ve dinamizmin yüzde birine bile sahip olmayan bir şehir. 

İnsanı körelten, durağanlaştıran, rahatlığa alıştıran, tembelleştiren bir şehir. 

Bir zamanlar Kanada denilince ilk akla gelen ancak zamana yenik düşen, fakirleşen, eskiyen, kendini yenileyemeyen bir şehir. 

Evet, benim gözümden Montreal böyle görünüyor. 

Bir zamanlar beraber oturup kahve içtiğimiz kişilerden bazıları önemli makamlara atanmışlar. Örneğin Montreal’den Selim Argun Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı, Toronto’dan Mustafa Göksu Katar Büyükelçisi ve Ahmet Hamdi Karahan Toronto Diyanet Ataşesi olmuş. Demem o ki: kahve içmek iyidir.

Toronto’ya niyet Ottawa ve Edmonton’a kısmet

0
Edmonton Blue Mosque Foto: Görsel, Edmonton Blue Mosque adına açılan GoFundMe sayfasından alınmıştır.

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Toronto’da cami yapılması için yola çıkıldı ancak Ottawa’nın ardıdan şimdi de Edmonton’da cami inşa ediliyor. Toronto’ya sıranın ne zaman geleceği ise bilinmiyor. 

CANADATÜRK

20 Aralık 2015 tarihinde Toronto’da düzenlenen ve ABD Washington Din Hizmetleri Ataşesi Yaşar Çolak ile New York Din Hizmetleri Ataşesi Hasan Mollaoğlu’nun da katıldığı Kanada Türk Diyanet Vakfı 1. İstişare Toplantısı’nda Toronto’da bir cami yapılmasının planlandığı belirtilmişti. Bu amaçla kurulacak Kanada Türk Diyanet Vakfı’nın bir arsa satın alıp üzerine içinde cami, kültür merkezi, okul ve çeşitli hizmet binalarının bulunduğu bir külliye inşa edeceği söylenmişti. Örnek olarak da Washington’a komşu Maryland eyaletinde 60 dönüm arazi üzerinde 50 milyon dolardan fazla harcanarak inşa edilen külliye örnek gösterilmişti. 

Bu toplantının ardından Kanada Diyanet Vakfı kuruldu  ve Mississauga’da ofis ve çeşitli etkinliklerin düzenlendiği bir Merkez kiralandı. Ancak bir süre sonra bu Merkez’in kapısına kilit vuruldu. Gelen bilgilere göre bu Merkez açılırken Kanada makamlarından izin alınmamış, iki ülke arasında diplomatik bir krize sebep olacak kaygısıyla apar topar kapatılmıştı. 

Kanada Diyanet Vakfı’nın Toronto’ya cami projesi aradan geçen süreye rağmen hiç gündeme gelmedi. Ancak, Kanada Diyanet Vakfı, Ottawa’da 2014 yılında kurulan ‘Turkish Association of Canada (TAC)/Kanada Türk Derneği üzerinden 2017 yılı sonunda Ottawa’nın doğusundaki sanayi bölgesinde 2212 Gladwin Crescent adresinde bir iş yeri satın alarak 2018 yılında cami ve kültür merkezi olarak hizmete açtı. Kanada Diyanet Vakfı’nın mülkiyeti olarak tescil edilen iki katlı iş yerinin giriş katı 100 kişinin namaz kılabileceği büyüklükte mescid olarak, ikinci katı ise çok amaçlı kullanılabilecek şekilde düzenlendi. 

Edmonton Blue Mosque

Kanada Diyanet Vakfı son olarak Edmonton’da yapımına başlanan Edmonton Blue Mosque Camisi’ne destek veriyor. Pandemi nedeniyle yapımı gecikmeli olarak 15 Temmuz’da başlayan caminin 4 Eylül’de düzenlenen resmi temel atma törenine Büyükelçi Kerim Uras, Vancouver Başkonsolosu Mehmet Taylan Tokmak ve Toronto Diyanet Ataşesi Ahmet Hamdi Karahan da videokonferansla katıldılar. Cami inşaatı Blue Mosque Foundation – Diyanet Edmonton adıyla kurulan vakıf üzerinden yürütülüyor. Projenin maddi büyüklüğünün 1,5 milyon dolar olduğu belirtiliyor. Bu miktara Diyanet’in katkısının ne kadar olacağı konusunda bir açıklama henüz yapılmış değil.  

Yataş’ın Kuzey Amerika’daki ilk mağazası Mississauga’da açıldı

0

CANADATÜRK

Yatak üretiminde Türkiye’nin en önemli markalarından olan Yataş Grup, bünyesinde bulunan konsept mobilya mağazası Enza Home ile Kanada’da pazarına giriş yaptı. 

Eylül ayında 2050 Dundas St. E., Unit 2 Mississauga adresinde açılan Enza Home, Yataş Grup’un Kuzey Amerika’daki ilk ve tek mağazası olma özelliğini de taşıyor. 

Yataş Grup’un Enza Home ve Yatas Bedding markalarıyla Türkiye dışında 25 ülkede 100’e yakın mağazası bulunuyor. 

Mado’dan iki şube birden

0

   CANADATÜRK

Mado, Toronto’da iki şube birden açmaya hazırlanıyor. Mado’nun internet sitesinden yapılan duyuruda Toronto şubelerinin yakında açılacağı belirtildi ancak açılış tarihi henüz verilmedi. 

Mado şubelerinin birisi North York’ta 3300 Dufferin Street adresinde diğer ise Toronto şehir merkezinde 144 Yonge St. adreslerinde olacak.

Aile üyeleri ve öğrencilerin girişlerinde yeni uygulama

0

CANADATÜRK

Aile üyeleri, öğrenci izni sahipleri ve çeşitli sebeplerle Kanada’ya girmek isteyen diğer kişiler için seyahat yasakları hafifletiliyor. 

8 Ekim’den itibaren yürürlüğe girecek yeni uygulamaya göre Kanada vatandaşları ile PR kartı sahibi kişilerin birinci derece aile üyeleri dışında kardeş ve büyükanne-büyükbaba gibi diğer aile üyelerine de Kanada’ya giriş imkanı sağlanacak. 

20 Ekim itibariyle de COVID-19 hazırlık planı olan Kanada eğitim kurumlarında öğrenci olanlar Kanada’ya giriş yapabilecekler. Okulların COVID-19 hazırlık planlarının bulundukları eyalet tarafından incelenmiş olması gerekiyor.

Ayrıca cenazeye katılmak gibi çeşitli insani gerekçelerle Kanada’ya giriş yapmak isteyen yabancılara da giriş izni verilecek.

14 günlük karantina uygulaması ise aynen devam edecek. 

Yeni uygulamaya ilişkin detayların Kanada Göçmenlik Bakanlığı’nın resmi internet sistesinde 8 Ekim’de yayımlanması bekleniyor. 

Öte yandan, Kanada’ya giriş yasağı 31 Ekim’e kadar uzatıldı. ABD sınırı ise 21 Ekim’e kadar kapalı olacak. 

Aile büyükleri için yeni program

Kanada vatandaşları ve PR kartı sahiplerinin aile büyüklerini Kanada’ya getirmelerini amaçlayan Anne-Baba ve Büyükanne-Büyükbaba Programı’na başvurular 13 Ekim’de başlıyor. Online başvurular 3 Kasım’a kadar sürecek ve kura çekimiyle  belirlenen 10 bin kişiye davetiye ve başvuru formu gönderilecek. Başvuru sahiplerinin formları iki ay içerisinde doldurmaları gerekiyor. Sponsorluk için gerekli gelir şartı, pandemi nedeniyle 2020 yılı için asgari gelir + yüzde 30 yerine asgari gelir şeklinde ele alınacak. 

Uçuş planında bir değişiklik yok

Kanada vatandaşları ve PR kartı sahiplerinin aile büyüklerini Kanada’ya getirmelerini amaçlayan Anne-Baba ve Büyükanne-Büyükbaba Programı’na başvurular 13 Ekim’de başlıyor. Online başvurular 3 Kasım’a kadar sürecek ve kura çekimiyle  belirlenen 10 bin kişiye davetiye ve başvuru formu gönderilecek. Başvuru sahiplerinin formları iki ay içerisinde doldurmaları gerekiyor. Sponsorluk için gerekli gelir şartı, pandemi nedeniyle 2020 yılı için asgari gelir + yüzde 30 yerine asgari gelir şeklinde ele alınacak. 

Pandemi nedeniyle iltica başvuruları neredeyse durdu

0

CANADATÜRK

Bu yılın ilk altı ayında (Ocak-Haziran) 397 Türkiye vatandaşı Kanada’ya sığınma başvurusu yaptı. Bu başvurulardan 262’si kabul edilirken sekiz başvuru reddedildi, yedi başvuru ise geri çekildi. 

Immigration and Refugee Board of Canada’nın verilerine göre son altı aylık mülteci başvurularının 364 tanesi Ocak, Şubat ve Mart aylarına ait. Mart ayı sonu pandemi nedeniyle Kanada’nın sınırlarını kapatması ve girişlere sınırlama getirmesi nedeniyle başvurular yok denecek kadar azaldı. Nisan, mayıs ve haziran aylarında sığınma başvuru yapan Türkiye vatandaşlarının sayısı sadece 33 olarak gerçekleşti. 

31 Mart itibariyle 1,775 Türkiye vatandaşının dosyası işleme konulmayı bekliyordu. 30 Haziran 2020 tarihi itibariyle bu sayı 1,715 olarak açıklandı. Bu da Nisan-Haziran arasında çok az kişinin işlemlerinin tamamlandığı anlamına geliyor. 

0

Çirkin adamın güzel karısı olur der atalarımız. Aynı şekilde çirkin kadının da güzel kocası. “Allah sana çirkin şansı versin” ya da “Sende çirkin şansı var” sözleri de bu sebeple ortaya çıkmış olsa gerek.

Şöyle çevreme bir bakınca bu sözün doğruluğunu ispatlayan çok sayıda örnek görüyorum.

Allah herhalde böylece çirkinin hakkını korumuş oluyor. Sonuçta güzel olmak da çirkin olmak da bizim elimizde değil. Yaradan nasıl uygun gördüyse öyle oluyor.

Kişisel bakım yöntem ve ürünleriyle ya da son zamanlarda sıkça başvurulan estetik operasyonlarla bunu bir nebze olsun değiştirebilmek mümkün; ama o da bir yere kadar.

Gerçi güzellik kavramı göreceli bir kavram. Birine çok güzel görünen bir başkasına pekala öyle görünmeyebilir.

Ama bu kavram üzerinde mutabık kalınan ortak bir evrensel kanaat da söz konusu.

Bahsettiğimiz dış güzellik.

Çirkin bir görünüşü sempatik hale sokan, beğenilmesini sağlayan çoğu zaman iç güzelliğidir. Halk arasındaki tabiriyle huyu suyu iyi olanın dış görünüşüne pek bakılmaz.

Gerçi iç güzelliği yanında çirkini güzel gösteren değişik etkenler de yok değil. Bunların başında para geliyor.

Üniversitede hocalarımızdan birisi bu çağda gerçek aşkın olamayacağını söylerdi. Makam, para ve diğer bazı dış etkenlerin insanları duygularını doğrudan etkilediğini ve bu etkilenme sonrası yaşanan aşkın ise gerçek aşk olmadığını savunan hocamız, aslında aşık olunan kişi değil; para, makam vb. şeylerdir. Bu şeyleri o kişiden çıkarın alın, bırakın aşık olmayı geriye kalanın yüzüne bile bakmazsınız derdi.

Hocamızın bu tespiti tabii ki herkes için geçerli değil. Bir de aşkın gözünün kör olması hali var. Sevenin gözüyle bakma hali var. Güzel bakan güzel görür hali var. 

Bazı kişiler de var ki tüm çirkinliğine rağmen ilgi çekmesini becerirler. Etrafında anlaşılması zor bir şekilde pervane olanlar vardır. Kemiği seviliyor ya da şeytan tüyü var denen tipler bunlar. Bu tiplere oldum olası hayretle bakarım.

Eldekinin kıymetini bilmek!

   Bir güzellik merkezi işleten kişi yanında çalışan tüm kuaförleri toplayıp nasihatte bulunur. Sizin en değerli müşteriniz kuaför koltuğunda oturan müşterinizdir”, der ve ekler:

“Eğer koltukta bir müşteriniz varsa bütün ilgiyi, alakayı o kişiye verin. O kişinin kendisini kral ya da kraliçe hissetmesini sağlayın. Siz müşterinizin saçını yaparken kapıdan kim girerse girsin, bu Celine Dion da olabilir, bir başkası da… sakın ilginizi çekip o kişiye yönelmeyin. Özellikle kapıdan ilk kez giren bir kişi sizin devamlı müşterinizden asla kıymetli olamaz ve de olmamalıdır. Bu nasılsa bizden, devamlı geliyor, diyerek boş bulunmayın ve müşterinizi rencide etmeyin. En iyi müşteri eski müşteridir, gel geç ise müşteri bile değildir.”

Bir işletme sahibinin yanında çalışanlarına verdiği nasihat bu. Aslında bu nasihat hepimize.

Bir çok defa elimizdekinin kıymetini bilmeyip başkalarına daha fazla değer veriyoruz. Dostluklarımızda da durum bu, ticaretimizde de. 

Dostun eskisi makbuldur sözünü unutuyoruz çoğu zaman. Kimi zaman elin kadını veya erkeği eşten daha çok değer görüyor.

Yüzde 90 Türk müşterisi olan işletmeler yüzde 10’luk yabancı müşteriyi daha kıymetli buluyor.

Bir yabancıya, bir başka dinden olana gösterilen hoşgörü, kendi milletinden, kendi dininden olandan esirgeniyor.

Bazen, bizim mahallenin çocuğudur, salla gitsin, bir şey olmaz, deniliyor.

Bütün bunlar olurken de bakıyorsun “bizden dediğin” zaman içinde elinin altından kayıp gidiyor.

0

Bir şekilde imkanını buldunuz, Kanada’ya geldiniz. Türkiye’den binlerce kilometre ötede yeni bir hayata başladınız.

İlk önce Türkiye’den bir cennet olarak görünen Kanada’nın hiç de güllük gülistanlık olmadığını anlıyorsunuz. Burada da hayat şartları ağır, çok çalışmak gerekiyor. Çoğu zaman mesleğiniz dışında işler yapmak zorundasınız.

Göçmen olmanın getirdiği zorluklar ile mücadele sizi hem fiziken hem de ruhen yoruyor.

Tüm bu süreçten geçerken Türkiye’deki aile, eş ve dostunuz ile de mücadele etmek zorundasınız. Yurt dışına çıkan birisinden beklentileri oldukça yüksek. Onlara göre, yurt dışında para sokaklardan süpürülüyor, herkes en iyi maaşla, en iyi işlerde çalışıyor. Devlet her türlü desteği, konforu sunuyor.

Kısacası, ekmek elden, su gölden bolluk ve bereket içinde rahat bir yaşam sürülüyor.

Onların beklentilerini karşılayacak bir pozisyonda değilseniz, yani güzel bir işiniz, eviniz, arabanız, bolca paranız yok ise suçlu sizsiniz, beceriksizsiniz.

Göçmenlerin çoğunun, Türkiye’de ticarete atılmak için tek eksiği sermayesi olan, peşin almayı düşündüğü daireye sıkışan veya kredi kartına biraz borcu olan bir kardeşi, akrabası ya da arkadaşı vardır. Kimileri de zaten kurban seçilmiştir aile içinde ve yurt dışına gönderilmiştir. Çalışacak ve Türkiye’dekilere bakacak.

Ömür biter, Türkiye’dekilerin istekleri, beklentileri hiç bitmez.

Göçmenlerin yüzde 90’ının telefonunu Türkiye’den hiç kimse aramamıştır. Göçmenlerin yüzde 99’unun Türkiye’den misafiri olmamıştır.

Ancak, bir hafta aramasa göçmen “hiç aramıyor”, birkaç yıl gitmese “hiç gelmiyor” diye damgalanır. Hayatınızda kimseden bir tek hediye görmemişsinizdir ama herkes sizden hediye bekler. Almazsanız adınız cimridir.

Bazen sizi sıkan eğer hayattalarsa bizzat anne veya babanızdır. Onların ki biraz da evlat hasretinden, evlat sevgisinden olsa gerek bazen bilerek bazen de bilmeyerek baskıyı kurarlar üzerinizde. Genelde taraf değillerdir uzak diyarlarda yaşamanıza. Sürekli sorgularlar bu tercihinizi. Ölümümüzde yanımızda olmayacak mısınız? gibi can alıcı sorular sorarlar. Çoğu zaman kendilerine göre haklılardır da. Ancak sizin de kendinize göre haklı nedenleriniz olduğunu ıskalarlar çoğu zaman. Bazen bizzat Kanada’daki eşiniz ya da çocuklarınız sizi sorgular. Onlara Türkiye’deki rahatlığı, zenginliği sağlayamadığınız takdirde başlarlar acımadan vurmaya. Kıyaslamalar başlar, ruhunuz daralır. İşin içine aileler de girer Türkiye’den. Böyle durumlarda bazen yuvalar da yıkılır gider.

Bazı durumlarda Türkiye’dekilerin beklentileri ve istekleri çok da kötü değildir, maddi beklentileri yoktur, iyiliğinizi isterler. Yaban ellerde sürünmenizi istemezler. Bu yüzden Kanada’daki durumunuzla yakından ilgilidirler. Siz Kanada’da iyi bir iş sahibi olunca, iyi bir eğitim alınca, ev alınca, iyi arabaya binince, her yıl tatile gidince sizin adınıza sevinirler.

Eş dostun bu masum beklentisi de büyük bir baskıya dönüşür üzerinizde.

“Kanada’ya geleli yedi yıl oldu. İlk beş yıl özellikle Türkiye’deki ailem bana hayatı zindan etti. Hergün Kanada’ya gelişimi, yaşantımı, işimi, kazancımı sorguladılar. Maddi olarak sıkışık olduğum zamanlarda ne işin vardı orada; geri dön diyerek baskı yaptılar. Bu baskıdan kurtulmak ve iyi durumda olduğumu göstermek için hazır olmadığım halde bir ev aldım. Evi aldıktan sonra Türkiye’deki ailemin rahatladığını ve üzerimdeki baskının kalktığını gördüm. Evin taksitlerini ödemede oldukça zorlanıyorum ama iki yıldır kimse bana niye Kanada’ya gittin demiyor” diyor bir göçmen kardeşimiz.

Bazen baskıdan kurtulmak sözlerine yer verdiğimiz kişinin ki kadar kolay olmuyor.

Türkiye’den gelen baskılar yüzünden bir çok kişi de kısa zamanda, kısa yoldan köşeyi dönmek istiyor. Kimisi ise baskılara boyun eğerek geri dönüyor.

Bir göçmen için bu durum mahalle baskısı olarak tanımlanabilir, hem de gerçek mahalle baskısı.

Bu baskıya boyun eğenler de var, baskıdan rol yaparak kurtulanlar da. Gerçekten başarılı olup baskıdan sıyrılanlar da var, baskıya dayanamayıp sıyıranlar da.

Ağaç paletlere yeniden hayat veriyorlar

0

Ağaç (tahta) paletlerden yapılan karyola, divan ve çeşitli bahçe mobilyalarına büyük ilgi var.

CANADATÜRK

Aslen inşaat mühendisi olan Hakan Kırcalı dört yıldır Kanada’da yaşıyor. İlk başlarda tadilat işleriyle uğraşan Kırcalı, daha sonra bir kaç arkadaşıyla birlikte tamir, tadilat, taşımacılık, temizlik ve geri dönüşüm hizmetleri alanlarında hizmet veren Hale Home Maintenance Service adında bir şirket kurdu. Önce bir müşteriden gelen ağaç palet siparişi, ardından palet mobilya talebi üzerine o güne kadar hiç ilgilerinin olmadığı yeni bir iş koluna adım atmış oldular. 

Sipariş üzerine, yaşadıkları evlerin arka bahçelerinde palet mobilya imalatına başlayan Kırcalı ve arkadaşları, paletlerden karyola, divan, koltuk, bahçe mobilyası, minibar ve bahçe çiti gibi ürünler yapıyorlar.

Ağaç palet ürünlerin daha çok dış mekanlarda tercih edildiğini kaydeden Kırcalı, ağırlıklı olarak evlerin bahçeleri, havuz kenarları ve balkonlar için sipariş aldıklarını belirtiyor. 

Kırcalı’nın verdiği bilgiye göre ürünlerin fiyatları 100 ila 300 dolar arasında değişiyor. Talep gelmesi halinde patio setleri ve koltuklar için ayrıca minderler de dikiyorlar. Bir patio seti minderleriyle birlikte 600 dolardan satılıyor. 

Evlerin arka bahçelerinde başlayan ve kısa sürede büyük ilgi gören ağaç palet mobilya imalatı, 1 Ekim’den itibaren 130 Westmore Dr., Toronto adresinde üretim, depo ve showroom alanı olarak kiralanan 3,200 sq ft büyüklüğündeki yeni mekanda devam ediyor.

Toronto
few clouds
17.8 ° C
20 °
15.6 °
77 %
3.6kmh
20 %
Mon
25 °
Tue
26 °
Wed
27 °
Thu
24 °
Fri
19 °