7.5 C
Toronto
Saturday, April 27, 2024

Yıllar önce K. Maraş’ta yapımı tamamlanan Yimpaş Alışveriş Merkezi’nın açılış törenine bir televizyon kanalına hazırlamış olduğumuz ekonomi programı vesilesiyle özel davetle gitmiştik. K.Maraş’ta havaalanı olmadığı için G.Antep üzerinden seyahat etmiş ve G.Antep’in şehir merkezinde bir otelde konaklamıştık. 

Yimpaş yetkilileri bizi alıp Aslanlıbel adında şehrin hemen dışında bulunan hoş bir restoranta akşam yemeği için götürmüşlerdi. Kenarlarını aslan heykellerinin süslediği koca bir havuzun başında bizler için özel hazırlanmış sofrada Antep’e özgü her şey vardı. Fındık lahmacunu, sıcacık lavaş, içli köfteler, kebaplar, tatlılar derken çok yemekten sofradan kalkamaz hale gelmiştik. Yemek sonrası sohbete daldığımız esnada yan taraftaki masada oturan zat ile garson arasında geçen diyalog dikkatimi çekti. Marul göbeği, uzun bıyığı ve yarıya kadar düğmeleri açık gömleğinden dışarı sarkan uzun siyah kılları ile Anadolu’nun bağrında yetişen bu zat, garsondan diyet kola istedi. Benim aklım onun söylediği diyet kolada, gözlerim oturduğu masanın üzerindeki kat kat dizilmiş lavaşlarda, lahmacunlarda ve kebaplarda idi. Bir müddet sonra garson eli boş geri geldi ve diyet kolalarının kalmadığını söyledi. Ardından da isterse normal kola getirebileceğini belirtti. Bizim zat ne dese beğenirsiniz; “Yok babam kalsın, normal kola kilo yapıy”.

Bazılarımızın helal anlayışı da bu Antepli kardeşimizin diyet anlayışı gibi. 

McDonalds’tan Mandarin’e kadar her türlü restoranda yemek yeriz ve helal haram tartışmayı yapmayız da Türk restoranlarında birden dini bütün kesilir, önümüzde konulan eti kesimhanesine kadar araştırırız. 

Ayrıca içkisini yudumlarken helal etten şaşmayan tiplerimiz de az değil. Bu nedenle olsa gerek, birçok restoranın tabelasında helal yazısı ile likör lisansı olduğunu belirten yazı yan yana duruyor.  

Yanlış anlaşılmasın, helal yiyecek tüketme arzusunu değil, bu konudaki titizliğimizin çarpıklığını eleştiriyorum.

Örneğin, hemen hemen herkesin günde bir defa yolunun düştüğü Tim Hortons’ı sorgulayanımız var mı?

Siz, ham ya da bacon satın almıyor olabilirisiniz belki ama, bu ürünlerle sizin almış olduğunuz ürünlerin bir şekilde karışmadığının garantisini kimse veremez.

Sizden bir önceki müşteriye baconlı sandöviç hazırlayan kişi, aynı tezgahta, bacon tuttuğu eldivenlerle size tost yapılmış krem peynirli bagel hazırlıyor ve yine baconlı sandviçi kestiği bıçakla sizin bagelınızı kesiyor. 

Tim Hortons’ın kendi web sitesinde yer alan bilgiye göre, donut, timbit, muffin, tea biscuit, cookie ve bagelların içinde hayvansal yağ ya da ürünler kullanılmıyor. Ancak bu hepsinin temiz olduğu anlamına gelmiyor. S’mares Donut’ta hayvansal yağ, ham & cheese’li tea biscuit ise domuz eti barındırıyor.  

Çorbaların bazılarında domuz ve ürünleri var. 

Ayrıca, bacon ve domuz sosisi konulan sandviçler ile yoğurtlu içecekler mevcut. 

Kahvaltısını BLT sandviç ile yapan Müslüman gençler görüyorum. Birisine BLT’nin anlamını sordum, bilmiyorum, dedi. Söyleyeyim: B bacon, L lettuce, T tomato demek. 

Türkiye’den 10 TL’lik hassasiyet ile bitirelim. 

Türkiye’nin bir ilçesinde bulunan bir özel hastanede birisi kadın, diğeri erkek olmak üzere iki doktor görev yapmaktadır. Hastaneye gelen kadın hastaların yüzde 90’ı özellikle dinî hassasiyetlerden dolayı kadın doktoru tercih eder. 

Hastane yönetimi kadın doktorun üzerine fazla yük bindiğinden çözüm arayışına girer. Çare olarak da hastaların ödediği katkı payında ufak bir oynama yaparlar. Yeni düzenleme ile erkek doktorun baktığı hastalardan 50 TL, kadın doktorun baktığı hastalardan 10 TL fazla yani 60 TL alınmaya başlanır. Kısa bir süre sonra bu sefer oranlar tamamen değişir ve erkek doktorun baktığı hasta oranı yüzde 90’a çıkar. 

Kısacası aradaki 10 TL fark için dinî hassasiyet hemen ortadan kalkar. 

Halk, üç beş kuruş için dinî hassasiyeti bile rafa kaldırdığına göre başka nelerden fedakârlık (!) ettiğini tahmin etmek zor olmasa gerek… 

İşler böyle yürüyor!

Kanada’da bir şey yapılacaksa danışmanlık şirketlerine iyice danışmak kanundandır. Hatta bir değil mümkünse birkaç danışmanlık şirketinden görüş almak ve bütün ince ayrıntıları raporlaştırmak gerek.

Aslında sorun da biraz burda yatıyor. Bir iş yapılmaya karar verilince yüz kişiden oluşan bir kadro 99 milyon dolar bütçeyle işin teorisini çizer, geri kalan 1 milyon dolarla 10 kişi o işi pratiğe dökmeye çalışır. O 10 kişiden de sadece birisi aktif olarak çalışır, geri kalan 9 kişi ise çalışan o bir kişiyi izler.  

Bu işin en iyi açıklamasını meşhur atasözü iyi yapar:  ‘Too many chiefs, not enough Indians’. 

Çok yakar!

Türkiye’den diyaloglar….

– Ayarını kıs kombinin doğalgaz çok yakar.

– Ne kadar yakar?

– Bilmem, hiç çok yakmadım. Hep kısık tutuyoruz. Üşüyoruz ama olsun.

***

– Yurt dışını sakın arama telefon çok yazar

– Ne kadar yakar?

– Bilmem, hiç yurt dışını aramadım ki.

***

– Öyle olur mu o iş, sonra el alem ne der?

– Ne der?

– Bilmem, der bir şey işte.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
- Advertisment -

Most Popular

IDEAL FINE FOODS

7694 Islington Ave #3, Woodbridge, ON L4L 905 850-7296

Virüslü yaşam ve çipli aşı!

COVID-19 virüsü hayatının baharını yaşıyor gibi.   400 vaka olunca lock down olan yani kapanan Ontario’da hastalığa yakalanan sayısı...

Rektörlük görevini devredecek

Waterloo Üniversitesi Rektörü Feridun Hamdullahpur'un 2011 yılından beri yürüttüğü görevinden 1 Temmuz'da ayrılacağı duyuruldu.  CANADATÜRK Waterloo...

Altı yılda üçüncü ataşe

Cihat Yalçınkaya yeni Toronto Din Hizmetleri Ataşesi olarak göreve başladı. Önceki ataşe Yakup Sekmen dört yıllık görev süresinin yarısını henüz doldurmuşken bu...

Recent Comments