Dünya farklı bir zaman diliminden geçiyor. Bildiğimiz bütün kavramlar belki de anlamını yitirip yeniden şekillenecek. Yaşamanın şakaya gelmeyeceğini anlamaya başladığımız gibi, bir çok şeyin gerçek ve daha ciddi anlamlara sahip olduğu üzerine düşünmeye başladık.
Ben, evim ve evimin dışındakiler diye iki çember çizdim zihnimde.
Evimdeki Çember…
Evimdeki çemberin içine önce kendimi, sonra bana ait duyguları ve fikirleri koydum.
Sonra bana ait her şeyi, aynı evde yaşadığım insanlarla buluşturdum.
Aradaki açıklıklar, baskılar, tutkular, sevgiler, öfkeler hepsi ama hepsi şu dönemde açılarını değiştirmeye başladı sanki. Bir araya gelip konuşamamalar, birlikte geçirilen sınırlı zamanlar meğerse aramızdaki ilişkilerin bağlarını zayıflatmış, bazen de öğrenilmiş bir seviye koymuş.
Çocuklarımla öncesinde ısrar etsem de bu kadar aynı ortamı paylaşamadığımızı hatırladım bu süreçte.
Hepimizin zor günler yaşamasına vesile olan Korona virüsü sebebiyle, aile fertleriyle evden çıkamadığımız için uzun zamanlar geçirdik. Başlarda saatlerce birlikte vakit geçirmek ve aynı ortamı paylaşmakta zorlansak da, sonrasında istekli, mutlu ve huzurlu konuşmalar yapmaya başladık.
Bu sohbetler, geçmişe ait kabullenilmiş kalıpları kırmaya ve onları yeniden şekillendirmeye yardımcı oldu.
Hatıralarımıza yenileri eklendikçe ‘‘paylaşılacaklar listesi’’ artmaya başladı. Bir ayda belki de bir yıllık hatıra biriktirdik. Bu değişim ve dönüşüm devam ederken peki diğer çemberde neler oluyordu?
Evimin Dışındaki Çember…
Bu çemberin içine de yine önce kendimi sonra duygularımı ve fikirlerimi koydum.
Sonra geniş aile fertlerimi, kardeşlerimi, yeğenlerimi yerleştirdim.
Sonrasında dostlarımı, arkadaşlarımı, iş hayatımı yerleştirdim. Hedeflerimin ve yaşama dair planlarımın, bu dış çemberdeki yerleşim düzenine baktım. Hayatın neresindeyim, dostlarım kimler, aramızdaki ilişkilerin saflık derecesi nedir… Arkadaşlarım, onların hayatıma kattıkları ve benim onlarla olan duygusal alış-verişlerim… Uzun uzun tartıp değerlendirmeler yapmaya başlamıştı hem zihnim hem de kalbim.
Yıllardır bilge insanlardan, yaşam koçlarından dinlediğimiz hayata dair erdemlerin ışığında, yeniden bir ilişki ağı örülmeye başlandı iç dünyalarımızda.
Kimlerin yokluğunu hissettiğimi farkettim, kimlerin varlığı ve yokluğu bende ne hissettiriyor, kimde ne kadar değerliyim… Bunların hepsi sihirli bir tartıda, bu zaman diliminin bir hediyesi olarak adeta tartılıp, paketlenip iç dünyamdaki yerlerine konuluyordu teker teker. Birlikteliklerin, ayrılıkların bana neler kattığını ya da benden neler eksilttiğini hissettim. Hepsinin ötesinde gerçek değer ve kıymet ne demek, hikmet ne demektir sorularına ait anlamlı bir fikir yolculuğundayım.
Kadim insanlar, erdem sahibi olabilmek için, hikmet arayışında kırk gün halvet yaşamanın zaruretini dile getirmişlerdir. Gözümüzle görmediğimiz halde bizi fikir ve duygu helezonu içine atan bir virüsün, kazandırdığı ve öğrettiği şeylerden sonra, belki de kainattaki mucizeleri görecek bir göz kazanacağız hepimiz.
Keşke dememek için, beden ve ruh sağlığımızla ile ilgili elimizden geleni yapalım.