12.7 C
Toronto
Sunday, May 5, 2024

    Eski Büyükelçilerden birisi Montreal’de okuyan kızını her hafta sonu görmeye giderdi. Özel bir durum olmasına rağmen devletin imkânlarını kullanabilmek için bu gidip gelmeleri iş seyahati olarak kayda geçirirdi. 

Böylece makam aracını kullanır ve diğer harcamaları da Büyükelçiliğin hesabına yazardı. 

Bunun için de formül hazırdı: Montreal’de iyi ilişkide olunan vakıf veya dernek yöneticileri ya da iş adamları önceden aranır, gidince bir yemek yenirdi. 

Sonra da kayıtlara şöyle kaydedilirdi: “Montreal’de bulunan Türk sivil toplum temsilcileriyle şu ve şu konularda görüşme yapılıp fikir alışverişinde bulunulmuştur.” 

Montreal’i su yolu yapan bu diplomat gibi canı gezmek isteyen diğer diplomatlar da sık sık aynı yöntemin değişik versiyonlarına başvurur. 

Mesela, Büyükelçinin canı bir başka şehire mi gitmek istedi; hemen oradaki bir dernek aranır ve toplum üyelerinin toplanması sağlanır. Böylece hem yol parası çıkar hem de harcırah adı altında para bile kazanılır. 

Maalesef, imkânını bulan diplomatlar devletin imkânlarını ve bütçesini kendi şahsi ihtiyaçları için kullanmaktan hiç geri durmaz. 

Yukarıda verdiğimiz örneğin dışında yapılanlar da var. 

Örneğin devletin makam aracı ve kadrolu makam şoförlerinin, çocukların okula götürülüp getirilmesi ve eşlerin günlük kullanımı için tahsis edildiğini görürüz. 

Büyükelçilik ya da Konsolosluk Konutları’nda düzenlenen davet ve toplantıları dahi fırsata çevirenler var. Diyelim ki yiyecek ve içecek sunumunun yapılacağı bir davet için alışveriş yapılması gerekiyor. Bu alışverişe nedense iki ayrı listeyle gidiliyor. Birisi davet için, diğeri günlük mutfak ihtiyaçları için. 

Sonuçta, hem davetin hem de Büyükelçi ya da Konsolos’un özel tüketimi için alınan gıda ve içecekler de devlete fatura ediliyor. 

10-15 bin dolar arasında maaş alan ve maaşlarını harcayacak yer bulamayan diplomatların bu yaptıklarına bakınca daha üst makamlarda olanların neler yapabileceklerini tahmin etmek pek zor değil. 

Bu arada, bu yazdıklarımızla bire bir kimseyi suçlamıyor, sadece genel bir anlayıştan ve de bizim şahit olduklarımızdan bahsediyoruz. Dürüst diplomatları tenzih ediyoruz. 

ABD başardı, darısı diğer milletlerin başına

ABD, dört yıllık bir kabustan Joe Biden’ın başkan seçilmesiyle uyanmışa benziyor. Trump henüz yenilgiyi kabul etmedi ancak dünya bir despottan kurtuldu diyebiliriz. Darısı, diğer milletlerin başına. Ancak, sorunlu bir kişinin dört yıl önce başkan seçilmesi ve ikinci dönem için yine halkın yarısının oyunu alabilmiş olması, kaygı verici bir durum. Adaletsizlik, ayrımcılık ve gelir eşitsizliği olduğu sürece popülizm hep prim yapacak, popülist politikacılar da bundan ekmek yemeye çalışacaklar. 

Hüzünlü gurbet! 

Kanada’dayız ya, dünyanın bir ucu… Memlekettekiler, ne haber alınır ne de canın istese hemen gidilir bu gurbet diyarda, yapayalnız yaşayan garipler olarak baktı bizlere… 

Biz de kimi zaman gerçekten kendimizi çaresiz hissettiğimiz anların verdiği duygusallıktan ya da memlekettekilerin bize acımasından olacak ki kendimizi bir hüzne kaptırmıştık. 

Markette kuru incir veya kayısı görsek gözlerimiz dolar; sokakta Türkçe konuşana rastladığımızda boynuna sarılıp öpmek isterdik. 

Zaman geçip de teknoloji hayatımızla içli dışlı olunca hem gurbettekilerin hem de memlekettekilerin eski özlemleri, duygusallıkları hafiflemeye başladı. 

Bir tuşa basınca canlı kanlı yapılan görüşmeler, akşam binince sabah varmalar hasretlikleri bir nebze alıp götürdü. 

Aileler, akraba ve dostlar eskisi kadar özlemiyorlar birbirlerini. 

Üstüne üstlük cennet vatan cinnet vatana dönüşmüş durumda. 

Memleket deli suyundan içenlerin artık, içmeyenlerin ise her türlü zulmü gördüğü bir yangın yeri. 

Bu kötü gidişe şahit olan gurbettekiler kalanlar için üzülmeye başladı bile. 

Memlekettekiler iyi ki gitmişsin, gurbettekiler de iyi ki terk edip gelmişim modunda. 

Hüzünlü gurbet gitti; hüzünlü memleket geldi… 

Favori olsun uzun olsun

   Pandemi dolayısıyla ya tembellikten ya da farklı olsun diye erkekler arasında bir sakal bırakma modası aldı başını gidiyor. Eskiden bir kirli sakal modası vardı zaten. İkisi birleşince tıraşlı erkek görmek zorlaştı. Ben de bir süre sakalı kesmeyenler arasına karışmıştım. Sakalımızın beyazladığını da böylece öğrenmiş olduk. 

Sakaldan sıkılınca yine kestik. Eskiden gelen bir alışkanlıkla favorileri kulak altı hizanına kadar bırakırım. 

Sakalları kestikten sonraki ilk görüntülü görüşmemizde babam favorileri uzun bırakmak iyi değil dedi. Neden diye sorunca, ‘eskiler öyle derlerdi, ismi üzerinde faul’, dedi. 

Favoriye halk arasında faul deniyor. Favori de Fransızca favoris kelimesinden dilimize girmiş. İngilizcesi ise sideburn.

Dindarların bazıları, erkekler kadına, kadınlar da erkeklere benzemeye çalışmasın türündeki hadislerden yola çıkarak favori uzatmaya caiz değil diyorlar. 

Özellikle asker kökenli sekülerlerin bazıları ise, Hristiyanlıkta şövalyeler Türk öldürdüklerinde favorilerini uzatırlardı, favorilerinin uzunluğu ile gurur duyarlardı, şeklinde bir inanışa sahipler.

İnananların inancına saygımız var ancak aynı görüşte olmamız gerekmiyor. 

Ben bana yakıştığına inandığım bir şeyi yapıyorum. Eşim de ilk tanıştığımızda beni öyle gördüğü için, ‘seni öyle gördüm beğendim, aynı şekilde uzun olsunlar’ diyor zaten. Gerisi boş… 

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
- Advertisment -

Most Popular

IDEAL FINE FOODS

7694 Islington Ave #3, Woodbridge, ON L4L 905 850-7296

Virüslü yaşam ve çipli aşı!

COVID-19 virüsü hayatının baharını yaşıyor gibi.   400 vaka olunca lock down olan yani kapanan Ontario’da hastalığa yakalanan sayısı...

Rektörlük görevini devredecek

Waterloo Üniversitesi Rektörü Feridun Hamdullahpur'un 2011 yılından beri yürüttüğü görevinden 1 Temmuz'da ayrılacağı duyuruldu.  CANADATÜRK Waterloo...

Altı yılda üçüncü ataşe

Cihat Yalçınkaya yeni Toronto Din Hizmetleri Ataşesi olarak göreve başladı. Önceki ataşe Yakup Sekmen dört yıllık görev süresinin yarısını henüz doldurmuşken bu...

Recent Comments