Çocukluğumuzda plastik poşet çok yaygın değildi. Aslında poşet kavramı da öyle. Bu Fransızca kelime yerine torba kullanılırdı. Öyle ki Kanada’ya 80’lerden önce gelen Türklerin çoğu poşet demeye alışkın değiller.
Babam ne zaman alışverişe gidecek olsa annem cebine file koyardı. Alışveriş fileleri, balık ağına ya da tabiri caizse basketbol potasındaki filelere benzerdi. Alışverişte alınan yiyecekler bu filenin içine doldurulurdu. Gerçi herkes ne aldığını görürdü ama olsun, en azından oldukça çevreci idi. Bir file birkaç yıl kullanılırdı.
Derken plastik poşetler yaygınlaşmaya başladı. Klasik tek renkli balık torbası denilen türünden, reklam aracı olarak da kullanılan lüks mağaza poşetlerine kadar çeşit çeşit.
Hatta iyi poşetler saklanırdı ve özel bir yere gidilirken kullanılırdı.
İlk kez çöp torbaları olarak plastik poşetler 1950’lerde ortaya çıktı. Bulanlar da iki Kanadalı.
Daha sonra sandviç ve ekmek poşetleri ortaya çıktı. 1966 yılına gelindiğinde ise bazı marketlerde ilk plastik poşetler kullanılmaya başlandı.
1977 yılına gelindiğinde ise büyük marketlerin plastik poşeti kullanmaya başlamasıyla yaygınlaştı.
1970’li ve 80’li yıllarda izlediğimiz ABD filmlerinde geçen alışveriş sahnelerinde kağıt torbalar kullanıldığını hatırlar herkes. Kısa sürede kağıt torbaların yerini plastik poşetler aldı.
Türkiye’de fileler, dünya genelinde ise kağıt torbalar yerini plastik poşetlere böylece bırakmış oldu.
Ham petrol ve doğal gazdan elde edilen polyethylene’den üretilen plastik poşetlerin çevreye verdiği zararın anlaşılmasıyla kullanımının azaltılması için şimdi çareler aranıyor.
İşin özü
Okullarda öğretmenlerin bazıları uzun cümle kurmanın bilgeliğe işaret ettiğini anlatır dururlar. Gerçekte ise olay tam tersidir. Marifet kısa cümle kurmakta, bir paragrafta anlatılmak isteneni beş kelime ile anlatabilmekte.
Haber ve yorum yazılarında da aynı şey geçerli. Hocaların cuma vaazları gibi cümleleri lastik gibi uzatmadan, kısa ve öz olarak haberi tüm yönleriyle okuyucuya sunabilmektir marifet.