Ermeni teröristlerce şehit edilen Büyükelçilik Askeri Ataşesi Kurmay Pilot Albay Atilla Altıkat için her yıl anma törenleri düzenleniyor ancak Altıkat’tan yaklaşık beş ay önce yine Ottawa’da terörist saldırıya uğrayan ve ağır yaralanan Ticaret Müşaviri Kani Güngör hiç hatırlanmıyor.
Her yıl, 27 Ağustos 1982’de Ottawa’da Ermeni teröristlerce şehit edilen Büyükelçilik Askeri Ataşesi Kurmay Pilot Albay Atilla Altıkat’ı anma törenleri yapılıyor.
Pandemi nedeniyle bu yılki anma töreni sessiz bir şekilde sadece Şehitler Anıtı’na çelenk konularak yapıldı.
Şehitler Anıtı, Altıkat’ın silahlı saldıraya uğradığı Island Parkway ile Sir John A. Macdonald Park kavşağında Türkiye tarafından inşa edilmiş ve 2012 yılında dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun da katıldığı bir törenle açılmıştı.
Atilla Altıkat saldırısından yaklaşık beş ay önce 8 Nisan 1982’de Ottawa’da bir başka silahlı saldırı olmuş, Ticaret Müşaviri Kani Güngör ağır yaralanmıştı.
Saldırı sonrası felç olan Güngör, hayatının geri kalanını tekerlekli saldalyeye bağlı geçirmiş, 2008 yılında da vefat etmişti.
Altıkat’ın aksine sağlığında veya vefat ettikten sonra Kani Güngör için herhangi bir toplantı veya anma töreni yapılmamış olması dikkatleri çekiyor.
Bunda askeriye veya hariciye personeli olmamasının payı büyük.
Güngör, saldırıya uğradığında da yeterince ilgi görmemişti.
Kani Güngör’ün kızı Nil Demet Güngör, 2008 yılında Canadatürk’te yayımlanan röportajında bunu vefasızlık olarak dile getirmiş ve sitem etmişti.
Kızına göre, Kani Güngör hem duruşmalarda yalnız bırakılmış hem de Türkiye’ye dönmesi halinde doğacak ihtiyaçları gözardı edilmişti. Bu yüzden de saldırıya uğradıktan tam 11 yıl sonra ülkesine dönebilmişti.
Nil Demet Göngör şöyle demişti: ‘Yakalanan dört sanığı desteklemek üzere Kanada’daki Ermeni camiasından yüzlerce kişi diğer şehirlerden otobüslerle duruşmalara getirtildi ancak Türk yetkililer tarafından gereken ilgi gösterilmedi; nitekim mahkemelere giderken hep tek başınaydı, yanında hiçbir Türk yetkili yoktu. Babam güvenlik açısından bunu anlayışla karşılasa da, telefonla dahi kimsenin arayıp desteklememesi onu çok üzdü.Çeşitli ülkelerde Ermeni terörüne kurban gidenlerin failleri hep meçhul kaldı. Babam ise kendisine yapılan saldırıdan sağ kurtulmuştu. Bu yüzden bu duruşmaları çok önemsedi ve mutlaka saldırganların yakalanmasında katkıda bulunmak istedi. Babam duruşmalara katılırken Türkiye’ye geri dönmesi için baskı bile yapıldı. Babama ‘Türkiye’ye geri dön, ordan senin uçakla Kanada’daki duruşmalara katılmanı sağlarız’ dediler. Bu mevcut gerçekleri gözardı eden yaklaşım babamın sağlık durumunu, evdeki ve hastanedeki sağlık düzenini hiçe saymak anlamına geliyordu ve Kanada’da ilk defa görülen Ermeni teröristlerin yargılandığı mahkeme sürecini sekteye uğratacaktı. Duruşmalar bitince, Türkiye’ye dönüş yolculuğu sırasında alınacak tedbirler, döndükten sonra yaşamını nasıl sürdüreceği, tedavisinin ve günlük bakımı için gerekli sağlık malzemelerinin ne şekilde sağlanacağı önemsenmeden yetkililer tarafından sağlıklı bir memura yapılanın, yani harcırah ve uçak biletlerinin gönderilmesi dışında, hiçbir önlem alınmadı. Halbuki, yaşamını sürdürebilmesi için gerekli tüm hususlar Kanada’daki hastane raporlarıyla belgelenmiş, bunların sağlanmaması durumunda hayati tehlikenin söz konusu olduğu vurgulanmıştı. Babam Türkiye’de yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan şartların sağlanması için uzun bir hukuk mücadelesi verdi.’