17.6 C
Toronto
Sunday, April 28, 2024

Kanada, komşusu Danimarka ile Kennedy Kanalı üzerinde bulunan Hans Adası’nı paylaşamıyor. Bir futbol sahası büyüklüğünde olan ve yerleşime kapalı bu ada üzerinde yaşananlar herkese Kardak Adası’nı hatırlatıyor. Kardak, Ege Denizi’nde bulunan ve kayalıklardan oluşan bir küçük ada. Bu ada, 1996 yılında Türkiye ve Yunanistan’ı savaşın eşiğine getirmişti. 

Danimarka’ya ait Greenland ile Kanada arasındaki sınır 1973 yılında yapılan antlaşmayla çizilir. Bu antlaşmayla Kanada’nın Ellesmere Adası ile Greenland’i ayıran Kennedy Kanalı’nın ortası sınır kabul edilir. Ancak kanalın ortasında yer alan Hans Adası üzerindeki pürüz giderilemez. Çünkü, iki tarafta adanın kendilerine ait olduğunu iddia eder. Aradan geçen süre zarfında karşılıklı restleşmeler birbirini izler. Danimarkalı bir bakanın 1984 yılında adaya gelmesi ve Danimarka bayrağı ile Danimarka’ya “hoşgeldiniz tabelası” dikmesi krizi tırmandırır. Dönem dönem iki ülke arasında bayrak dikme savaşı yaşanır. 2002 yılında Danimarkalılar adaya bayrak diker, 2005 yılında ise Kanada Hava Kuvvetlerine ait askerler “Kasırga Operasyonu” adını verdikleri bir operasyonla adaya çıkarlar ve Kanada bayrağını dikerler. Bir hafta sonra ise Kanada Savunma Bakanı Bill Graham adayı ziyaret eder.

Kanada bu bölgenin İngiliz ve Fransızlar tarafından keşfedildiğini ileri sürüyor ve bu adanın Kanada’nın bir parçası olduğunu iddia ediyor. Danimarka ise adanın isminin dahi kendilerinin koyduğunu belirterek ada üzerinde hak iddia ediyor. 

1.3 km kare alanı olan bu kara parçası üzerindeki anlaşmazlığın temelinde ise gelecek planları yatıyor. İklim değişikliği nedeniyle bu bölgedeki buzların erimesi ile Kennedy Kanalı’nın önemli bir ticaret yolu olacağı tahmin ediliyor. Kanal üzerindeki küçük kaya parçası da bu yüzden ticaret yolunun denetimi açısından büyük önem taşıyor. 

Eskimo Evi Igloolar

Tamamı kar ve buzdan oluşan bir evin insanı ısıtması söz konusu olabilir mi? Eskimolar ilk olarak 3 bin yıl önce inşa ettikleri ‘igloo‘larla bunun mümkün olduğunu gösterdi.

Eskimolar aslında iki farklı gruba ayrılıyor. Bunlardan ilki Kanada ve Greenland’de yaşayan Inuitler, diğerleri ise Batı Alaska ve Kuzey Doğu Rusya’da yaşayan Yupikler. Rivayete göre igloo ilk olarak avlanmak için evlerinden uzaklara gitmek zorunda kalan ‘Inuit’ler tarafından icat edildi. İcat ediliş şekilleri ise oldukça ilginç.

Tarihçilere göre Inuitler, MÖ 3 bin yıllarında asıl memleketleri olan Asya’dan donmuş Bering Boğazı’nı kullanarak Alaska’ya geldi. Bölgeyi tanımayan halk ilk önceleri hayvan derisinden yapılma çadırlarda hayatta kalmaya çalıştı. Ancak eksi 50 dereceye inen hava sıcaklıkları ve güçlü kutup fırtınaları Inuitlerin nüfusunu yok olma noktasına getirdi. Ancak onları hayatta tutan ve bugüne kadar gelmelerini sağlayan ise yine hayatta kalma mücadeleleri ve igloolar oldu.

Anlatılanlara göre geriye kalan az sayıdaki Inuitli için ava giden bir grup avcı, ansızın bastıran tipiyle ölüm kalım savaşına girdi. Tipiden kurtulmak isteyen Inuitli avcılar kendilerine sığınacak bir yer aradı. Ancak uçsuz bucaksız kutup düzlüklerinde böyle bir sığınak bulmak imkansızdı. Avcılar son çareyi rüzgarın bir buzulun yanına yığdığı kar birikintisini mağara gibi oyarak içerisine sığınmakta buldu. Mağaranın tamamen donup içerisinde hapis kalmamak için ise avcılar mağaranın girişine küçük bir tünel inşa etti. Sabah kalktıklarında mağaranın kendilerini kar fırtınasından koruduğu gibi sıcak tuttuğunu da fark ettiler. Böylece insanoğlunun en orijinal tasarımlarından biri olan igloo doğmuş oldu. Igloonun keşfi, Inuitli avcıların hayatta kalmasını sağladığı gibi Inuit halkını da yeniden hayata döndürdü.

Yıllar sonra, 1912’de kutup bölgesine araştırma gezisi düzenleyen ünlü Danimarkalı kaşif Knud Rasmussen de kamp kurulacağı zaman çadır yerine daima igloolarda yatmayı tercih etti. Bunun başlıca nedeni ise iglooların sıcaklığı çok daha iyi muhafaza ediyor olması. Rasmussen yaptığı araştırmada, igloo dışında sıcaklığın fırtına nedeniyle eksi 46 dereceye düştüğü bir anda igloo içerisindeki ısının zemin seviyesinde artı dört derece seviyesinde olduğunu gördü. Hatta yapı içerisinde bulunan insanların vücut ısısı nedeniyle bu mekan sıcaklığı 3-4 saat içerisinde 16-17 dereceye kadar bile yükseldi.

Iglooların avantajı bununla da sınırlı değil. 3 bin yıllık igloonun en modern çadıra göre bile hala ulaşılamayan başka özellikleri de var. Bunların başında dayanıklılık geliyor. Birçok çadır hızları zaman zaman saatte 100-150 kilometreye varan fırtınalara dayanamayıp uçarken, Iglolar bu tür fırtınalara karşı yüzde yüz korunma sağlıyor. Bunun başlıca nedeni Igloların sahip oldukları yarım küre şeklindeki tasarımları. Rüzgar hangi yönden eserse essin yapı üzerinde güç uygulayamadan igloonun duvarlarını yalayıp gidiyor.

Yapı duvarlarını güçlü kılan bir diğer özellik de, yine Inuitlerin buluşundan kaynaklanıyor.

Avcıların icadı olan iglooları kısa sürede hayatlarına katan Inuitler, çadırdaki alışkanlıklarını bu yeni yapı içerisinde de uygulamaya başladı.

Bu alışkanlıkların başında ise igloo içerisinde ateş yakmak geliyordu. Peki kardan bir yapı içerisinde ateş yakmak Igloyu eritmez miydi? Tam tersine Inuitler yanan ateşle birlikte duvarların iç kısmında bir miktar erimenin oluştuğunu ancak ateşin sönmesiyle birlikte donan bu tabakanın dayanıklı bir sıva gibi yapıyı çok daha sağlamlaştırdığını gördü. Öyle ki bu şekilde buzlu sıvayla kaplı igloolar, sıcaklığın artı derecelere çıktığı çok az sayıdaki güneşli yaz döneminde bile ayakta kalıyor.

Ancak tüm bu özelliklerine karşın igloolar da teknolojinin kurbanı olmaya başladı. Sayıları 170 bin civarında olan Kuzeyli Eskimo halkı, artık dedelerinin icadı olan igloolar yerine giderek modern çağın beton veya prefabrik evlerini tercih ediyor.

Önceki İçerik
Sonraki İçerikBir yıl için 500 bin euro alacak
- Advertisment -

Most Popular

IDEAL FINE FOODS

7694 Islington Ave #3, Woodbridge, ON L4L 905 850-7296

Virüslü yaşam ve çipli aşı!

COVID-19 virüsü hayatının baharını yaşıyor gibi.   400 vaka olunca lock down olan yani kapanan Ontario’da hastalığa yakalanan sayısı...

Rektörlük görevini devredecek

Waterloo Üniversitesi Rektörü Feridun Hamdullahpur'un 2011 yılından beri yürüttüğü görevinden 1 Temmuz'da ayrılacağı duyuruldu.  CANADATÜRK Waterloo...

Altı yılda üçüncü ataşe

Cihat Yalçınkaya yeni Toronto Din Hizmetleri Ataşesi olarak göreve başladı. Önceki ataşe Yakup Sekmen dört yıllık görev süresinin yarısını henüz doldurmuşken bu...

Recent Comments